25 Ağustos 2007 Cumartesi

Bülbül ne yatarsin yaz bahar oldu
Çagrisip ötmenin zamani geldi
Serviler yeserdi çiçekler doldu
Cana can katmanin zamani geldi

Benim yarim yanaklari allidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Dertli olan bakisindan bellidir
Her derdi atmanin zamani geldi

Firkatle aglayip sevkle gülünce
Gözümden dökülen yasi silince
Bir dilberin elin ele alinca
Yaylaya çikmanin zamani geldi

Asik Gevheri de gider dostuna
Gidi rakiplerin bize kasti ne
Evvel bahar çayir çimen üstüne
Sarilip yatmanin zamani geldi

Ben güzelim deyi havadan uçma
Indirirler seni el yaman olur
Siyah kaküllerin gerdana saçma
Bad eser dagitir yel yaman olur

Güzelsin sevdigim sen de bilirsin
Ettigin islere pisman olursun
Gel aksamlayalim yolda kalirsin
Karanlik gecede yol yaman olur

Biçare Gevheri der halim yaman
Dagbasindan eksik olmuyor duman
Efendim ben seni sardigim zaman
Askimiz artar da hal yaman olur

Aşık Gevheri - Tez Gel

Kiyamet hasre dek gözlerim seni
Bu hasta gönlümün dermani tez gel
Yad ellerde garip eyleme beni
Eglenme hublarin sultani tez gel

Yoluna vermisim can ile teni
Inkarim yok durur sevmisim seni
Lütfünle sad eyle aglatma beni
Eglenme dertlerin dermani tez gel

Murg-i dil per açip hava eyledi
Bülbüller gülsende neva eyledi
Ayrilik tellali nida eyledi
Göçmenden muhabbet kervani tez gel

Gevheri der sabra kalmadi takat
Yok mudur imanin ey servi kamet
Kafir nesli misin fitne-i afet
Var ise gögsünün imani tez gel

Sunda bir güzele gönül düsürdüm
Öpmeli kocmali degmeli degil
Askin deryasini boydan asirdim
Karadir gözleri sürmeli degil

Dilber senin ile yiyüp içmedim
Yiyüp içüp ak gögsünü açmadim
Firsat elde iken bel in koçmadim
Beni öldürmeli dögmeli degil

Dilber haram olup yola durmussun
CeIlad olup cana basa kiymissin
Kuzum bu gün al hareler giymissin
Gögsü sira sira dügmeli degil

Gevheri der yola durur varirlar
Adam öldürürler kana girerler
Çok güzeller gördüm zekat verirler
Zekatsiz dilberi sevmeli degil

Sözün bilmez bazi cahil elinden
Edep aglar erkan aglar yol aglar
Bülbülün feryadi gonca gülünden
Gülsen aglar bülbül aglar gül aglar

Iyiye hizmet et olasin iyi
Öter defler gibi sinemin neyi
Bu çarkin elinden el aman deyi
Geda aglar sultan aglar kul aglar

Her kaçan cus edip çaglasa seller
Açilir laleler sümbüller güller
Davulbaz çalinip çalkanir göller
Sahin aglar turna aglar tel aglar

Kamil olanlarin bellidir yeri
Yoluna koyarlar can ile seri
Hakkin didarini görenden beri
Gökler aglar derya aglar sel aglar

Gevheri der dertli gönlümüz hasta
Armagan eyle gel canini dosta
Kimi abdal olmus girmistir posta
Aba aglar hirka aglar sal aglar

Aşık Gevheri - Sesi

Yar cemalin bagda seyran eyledim
Bülbül sesi gonca sesi har sesi
Gusume dokundu ihsan eyledim
Ayva sesi turunç sesi nar sesi

Sende ne halet var ey peri sanem
Gönül verir sana her gören adem
Kakülünden gelir gûsume her dem
Zenci sesi Mansur sesi dar sesi

Dost ele alinca tir-ü kemani
Gör nice eyledi divane beni
Gördüm asiklarin tutulmus cihani
Efgan sesi girye sesi sar sesi

Gevheri gözyasim döndü irmaga
Yine minnet düstü elden ayaga
Beni Mecnun edip düsürdü daga
Ahu sesi maral sesi yar sesi

Bad-i saba efendime gidersen
Ol günes yüzlüye var selam eyle
Sevap kazanirsin hizmet edersen
Aman karsisinda dur selam eyle

Ardimdaki karli daglar diyesin
Çesmim yasi her dem çaglar diyesin
Derundan ah edip aglar diyesin
Benim çün hatirin sor selam eyle

Selamimi dondan dona devsirme
Varip bir nadan eline düsürme
Gül cemalin görüp kendin sasirma
Aklini basina der selam eyle

Gevheri bir name verdi bad ile
Gönderdi sana elinden dad ile
Lütfeylesin konusmasin yad ile
Kamil olsun ani gör selam eyle

Seherde bir baga girdim
Ne bag duydu ne bagbanci
El sundum güllerin derdim
Ne bag duydu ne bagbanci

Bagin kapisini açtim
Sayin ki cennete düstüm
Yar ile tenha bulustum
Ne bag duydu ne bagbanci

Seherin bülbülü öttü
Öttü de murada yetti
Teslim Abdal yükün tuttu
Ne bag duydu ne bagbanci

Beyaz gögsün bana karsi
Açma beni öldürürsün
Ela gözler süze süze
Bakma beni öldürürsün

Öldürüp kanima girme
Herbir yada gönül verme
Ela göze siyah sürme
Çekme beni öldürürsün

Gevheri der Sah-i bülbül
Beyaz gerdan bina-yi pül
Yanagina kirmizi gül
Takma beni öldürürsün

Ey Efendim bana meylin var ise
Mahabbetin benim ile var olsun
Gönül senden gayri güzel severse
Bülbül gibi isim ah ü zar olsun

Tamahim yok bu dünyanin malina
Atlasina dilbassina salina
Ben de Mecnun gibi dostun yoluna
Terkettigim namus ile ar olsun

Tan eyleyip niçin eli kinarim
Yad elinden giryan olup yanarim
Pervaneyim dost sem'ine dönerim
Gam degildir ko meskenim nar olsun

Gevheri der firsat gitti elimden
Anin için korkum yoktur ölümden
Kim cüda kildiysa beni gülümden
Bencileyin gonceleri har olsun

Ne nihan edersin benden yüzünü
Hasretinle halim yaman oldu gel
Hak askina olsun göster yüzünü
Görmedim cemalin zaman oldu gel

Bülbülüm hara ugrattin gülümü
Neye sunsam eristirmem elimi
El kahrindan dogrultamam belimi
Büküldü bu kaddim keman oldu gel

Gözlerimin yasi deryaya akar
Hicran atesleri bagrimi yakar
Ah ettikçe arsa tütünüm çikar
Seyret daglarbasi düman oldu gel

Asik olanlarin korkmaz ölümden
Gecemi hiç farkedemem günümden
Gevheri çikiyor canim tenimden
Bizim kavusmamiz güman oldu gel

Aşık Gevheri - Nazlanır

Bir dilbere selam verdim
Almazlanir hos nazlanir
Canim halin nedir dedim
Bilmezlenir hos nazlanir

Yüz çevirdi bizden ol yar
Ruz u seb kilarim zar
Sundum desdine arzuhal
Almazlanir hos nazlanir

Bilmem ol yare ne dedim
Sirrini kime söyledim
Dosta isaret eyledim
Gelmezlenir hos nazlanir

Gevheri gedadir adim
Arsa çikiyor feryadim
Beni bilir misin dedim
Bilmezlenir hos nazlanir

Gülzar-i hüsünsün benim ey gonca dehanim
Gülsende el canim

Atma sineme gamzen okun kasi kemanim
Dinle bu figanim

Rahmet bu sinem yaresine ey sep-i huban
Çesmin hele giryan

Sensiz bu kerem kâni benim sah-i cihanim
Ey yusuf sanim

Gel etme benim hicr ile bu didemi giryan
Bagrimda bu hicran

Efganima rahmet benim ey tuti zebanim
Ey taze civanim

Ey kasi keman cam ile ussak meye döndü
Kaddim neye döndü

Bu devr-i felekte hele bir Gevheri kanim
Alemlere sanim

Kalkin hey ey erenler durun aya
Adalet mülkünün sultani geldi sultani geldi
Istikbal eyleyin durun selama durun selama
Sermesler alemin hübyari geldi
Istikbal eyleyin durun selama durun selama
Sermesler alemin hübyari geldi

Cemaat kurulsun, emmeler yansin, ekaler yansin
Demler dolsun hem badeler dolsun badeler dolsun
Ikrarina saglik erler uyansin erler uyansin
Gammi dert etmenin zamani geldi
Ikrarina saglik erler uyansin erler uyansin
Gammi dert etmenin zamani geldi

Gevheri Muse beyin oyulmaz bagi oyulmaz bagi
Ehlin ask olanin tükenmez isi hiç bitmez isi
Hasretli gönlümün gözümün yasi gözümün yasi
Su dertli gönlümün tabibi geldi
Hasretli gönlümün gözümün yasi gözümün yasi
Su dertli gönlümün tabibi geldi

Güzellerin bahçesinde açilan
Lale midir sümbül müdür gül müdür
Beyaz gerdanina inip dökülen
Zülüf müdür kakül müdür tel midir

Sencileyin güzel nerde bulunur
Her kaçani görsem aklim alinir
Rüzigar estikçe durmaz salinir
Selvi midir semen midir dal midir

Kasin kudret kalemiyle yazilmis
Güzel hecrin ile bagrim ezilmis
Mah yüzüne çifte çifte dizilmis
Benler midir fülfül müdür hal midir

Güzelsin Yusuf'un menendi esi
Bir olmaz kavgaya ugrattin basi
Gevheri derya mi gözünün yasi
Murat midir Ceyhan midir sel midir

Hey agalar zaman azdi
Düsmüse el üser oldu
Küllükte sürünen esek
Cins atla yarisir oldu

Palas üstünde yatmayan
Biyig'na pala batmayan
Porsuk ardindan yetmeyen
Ceylana erisir oldu

Evlerinin önü yazi
Yayilir turnasi kazi
Yasina yetmedik kuzu
Koç ile vurusur oldu

Gevheri der isler hata
Katirlar baskindir ata
Olur olmaz maslahata
Çocuklar karisir oldu

Tazelendi alem nevbahar oldu
Gel efendim Sam'a dogru gidelim
Açildi her taraf sebzezar oldu
Gel efendin Sam'a dogru gidelim

Tîg-i gam vurarak hasmini hakla
Okunu düsmanin bagrinda sakla
Küheylan at ile kargi mizrakla
Gel efendim Sam'a dogru gidelim

Andelipsiz bagda hem gülsen olmaz
Gönüller gamliysa asla sen olmaz
Bu diyarlar bana hem mesken olmaz
Gel efendim Sam'a dogru gidelim

Is edelim mest-i müdam olunca
Çamlibel'de çay kenari bulunca
Eglenelim uz-i kasim gelince
Gel efendim Sam'a dogru gidelim

Bilelim efendim ask-i giriftar
Amma ara yerde olmaya agyar
Bir Gevheri bir sen bir de hizmetkar
Gel efendim Sam'a dogru gidelim

Ela gözlerini sevdigim dilber
Salinip geldigin yolar ögünsün
Ne güzel yaratmis seni Yaradan
Ince belin saran kollar ögünsün

Aman hey eglencem gel yine aman
Yok mudur zerrece gögsünde iman
Soyunup koynuna girdigim zaman
Ol sinem üstünde eller ögünsün

Bir melek nesli mi vardir soyunda
Hak nazarim kaldi selvi boyunda
Ol günlerde bahar bayram ayinda
Üstüne gölge olan dallar ögünsün

Gevheri yarimin akrani yoktur
Var yürü yüzüne perdeler döktür
Kaslarin kemandir kiprigin oktur
Züfüne dokunan yeller ögünsün

Bizden selam olsun gül yüzlü yare
Salinip sevdigim baglara gelsin
Severim dilberi elde ne çare
Yürekte eriyen yaglara gelsin

Sevda derler bir acayip dengim var
Güzeller giyecek sali rengim var
Bugün benim adüvlerle cengim var
Kiliçlar bilensin zaglara gelsin

Ne kadar cevretse sikayet etmem
Öperim koçarim hiyanet etmem
Canim sende iken feragat etmem
Isterse gerdanim aglara gelsin

Gevheri baglanmis bir özge eda
Elinde tespihi dilinde hüda
Dellal-i muhabbet eylemis nida
Mecnunum olanlar daglara gelsin

Dedim dilber cemalin eyle ayan
Dedi asik misin ya ne sorarsin
Dedim kaküllerin olmus perisan
Dedi olmus ise sen mi tararsin

Dedim cana yeter çektim hicranin
Dedi hiç gögsünde yok mu imanin
Dedim eller sarar ince miyanin
Dedi elem çekme sen de sararsin

Dedim lebin sükker midir bal midir
Dedi bana edecegin al midir
Dedim benden gayri soran var midir
Dedi var mi yok mu sonra duyarsin

Dedim ask ile yandi bu can ü ten
Dedi seni vaslimla ederim sen
Dedim Gevheri'ye hercayisin sen
Dedi bencileyin sen çok ararsin

Aşık Gevheri - Bulunmaz

Gönlümüz baglandi zülfün teline
Alinmaz gözleri mestim alinmaz
Sencileyin cevredici kuluna
Bulunmaz gözleri mestim bulunmaz

Karismasin kimse benim karima
Rahmetmesin gören ah u zarima
Huda takdir etmis yazmis serime
Silinmez gözleri mestim silinmez

Düstüm ateslere durmaz yanarim
Içip askin dolusuna kanarim
Müskül isi ululara sorarim
Bilinmez gözleri mestim bilinmez

Hasretinle her dem bagrim deliktir
Kül oldu vücudum sehri yaniktir
Cümle yollar bagli hem karanliktir
Gelinmez gözleri mestim gelinmez

Gevheri der yoktur derdime çare
Onulmadi gitti sinemde yare
Gönül bir sahindir her bir sikare
Salinmaz gözleri mestim salinmaz

Bugün ben bir güzel gördüm
Hilal kasi keman olmus
Dili bülbül saçi sümbül
Yanagi erguvan olmus

Dedim dilber ne aglarsin
Sabah aksam ne inlersin
Asik gibi ne söylersin
Gözün yasi revan olmus

Gonca gülün açilmakta
Hal-i hindu saçilmakta
Hep dilberler kocalmakta
Senin vasfin civan olmus

Gevheri' yim sözüm haktir
Methedecek yerin çoktur
Dilberlerde vefa yoktur
Bildim ahiri kan olmus

Bugün ben bir baga girdim
Ne bag duydu ne bagbanci
Gülün seftalisin derdim
Ne bag duydu ne bagbanci

Bagin duvarindan astim
Kirmizi gülüne kostum
Öptüm sardim helallastim
Ne bag duydu ne bagbanci

Bagin kapusunu açtim
Sanasin cennete düstüm
Doldurdum badesin içtim
Ne bag duydu ne bagbanci

Seherin tan yeri atti
Bülbül elvan elvan atti
Gevheri yükünü tuttu
Ne bag duydu ne bagbanci

Bu sinemde yaralarim sizilar
Gül bagrim eziktir bir yara sebep
Her gelen de bizi odlara yakar
Budur ahvalimiz bir yara sebep

Güzeller içinde gayet güzelsin
Salinma karsimda bagrim ezersin
Bana derler niye melül gezersin
Dedim yaraliyam bir yara sebep

Gevheri'yim ask kitabin açarim
Her açtikça kanli yaslar saçarim
Yar elinden agu gelse içerim
Koy desinler ölmüs bir yara sebep

Basina bir hal gelirse
Daglara gel baglara gel
Seni saklar vermez ele
Daglara gel baglara gel

Bu canim aska cinseli
Ask odu ile piseli
Yesil daglar menevseli
Daglara gel baglara gel

Rakibe miktarin bildir
Yanina civanlar uydur
Zamane dostundan yegdir
Daglara gel baglara gel

Gevheri düsmüs dillere
Diyar-i gurbet illere
Billahi vermem ellere
Daglara gel baglara gel

Ala gözlü nazli dilber
Seni kandan sakinirim
Kandan degil hey efendim
Seni candan sakinirim

O yana bu yana bakma
Beni ateslere yakma
Elini koynuna sokma
Seni senden sakinirim

Gevheri der ben bir merdim
Yüregimden çikmaz derdim
Sen bir kuzu ben bir kurdum
Seni benden sakinirim

Ah elinden zülf-i kemendim benim
Müjen urdu sinem yaralandi gel
Güzel basin içün aglatma beni
Dilber gam basimdan aralandi gel

Gamdan hasar oldu mekanim yurdum
Isidüp avazim dinlemez virdim
Bir degil bes degil on degil derdim
Yaralar bas verdi siralandi gel

Aceb gafil midir gelür mü Leyla
Bu gam bu kasavet kalur mu böyle
Çok tuz ekmek yedik gel helal eyle
Bu garibin gönlü zarelendi gel

Gevheri yar gelür haftada ayda
Sevüp ayrilmasi vermeyor fayda
Basim yastiktadir gözlerim yolda
Gözümün beyazi karalandi gel

Dilber bana sitem etme
Gayet zayıf kulun şimdi
Çıkıp yadlar ile gitme
Katı sarptır yolun şimdi

Kayaları deldi Ferhad
Garip bülbül eder feryad
Kail misin gezem naşad
Mucnun'uyum çölün şimdi

Eğnimdedir şalım postum
Gayet candan sana küstüm
Layık mıdır benim dostum
Rakip derer gülün şimdi

Goncasın hublar içinde
Aşkın vardır birkaçında
Cümle aşıklar içinde
Kul Geda'dır kulun şimdi

Görüp beni ne çatarsın kaşını
Bileyim sevdiğim elemin nedir
Çeşmi giryanımdan akan yaşını
Sileyim sevdiğim elemin nedir

Girm'efendim aşıkların kanına
Varma kafir rakiplerin yanına
Hasretinle her dem aşk ummanına
Dalayım sevdiğim elemin nedir

Akan çeşmim yaşı hem döndü sele
Tiği gamzen dertli sinemiz dele
Ağladıkça ağlayıp güldükçe güle
Bilmeyim sevdiğim elemin nedir

Gedayi komadı sözünde noksan
Derdiment aşıkın haline baksan
Dilersen yolunda hak ile yeksen
Olayım sevdiğim elemin nedir

Sanadır niyazım derunu dilden
Mevla'nın aşkına dur seher yeli
Çıkarmış mı beni yarim gönülden
Varınca divana sor seher yeli

Aşıksın aşıkın gönlün alırsın
Gönlün alıp hem teselli verirsin
Mekke'den ya Medine'den gelirsin
Hak seni yaratmış nur seher yeli

Kan ağlar Gedayi kalmadı mecal
Olmuşum hicr ile ben menendi hal
Göz yaşıyla yazdırmışım arzuhal
Öp elin canana ver seher yeli

Kadem bastı gönül tahtı
A sultanım sefa geldin
Dil-i pür-ü reng-ü tabım
Derde derman sefa geldin

Gel ey dilber-i al-i şan
Çün sensin Hüsrev-i devran
Sana ben hep olam hayran
Benim canım sefa geldin

Gel ey dilberlerin şahi
Melahat burcunun mahi
Geda'nın hali nigahi
Sorup şahım sefa geldin

Gel a nazlım bizim bağda derelim
Lalesinden sümbülünden gülünden
Senin ile anda meclis kuralım
Sakisinden makisinden mülünden

Bu derdime çare bilmem neyleyim
Kande gider isem methin eyleyim
Başım alup bilmem kande gideyim
Rakiplerin siteminden dilinden

Acep ol yar el sözün uyar mı
Helak edip bendesine kıyar mı
Meğer insan bakmak ile doyar mı
Cemalinden cenabından elinden

Gedayi ol maşuk yüksek uçmasın
Rakiplerin dolusundan içmesin
Lütfeylesin kerem kanı geçmesin
Bendesinden gedasından kulundan

Gamzen tiri ile kaşları keman
Bu dertli sinemi delmek yol mudur
Yok mudur göğsünde din ile iman
Bedeni ferya da salmak yol mudur

Eşiğinde mesken tutar kalırım
Ol rakipten intikamım alırım
Ağa yollum seni benim bilirim
Varıp ellere yar olmak yol mudur

Nasihattır tut guşünü sözüme
Şikar eksik olmaz yavru bazıma
Tenhada gördüğün vakit yüzüme
Hercailik edip gülmek yol mudur

Her kaçan gördükçe sen yüzü mahı
Zayi olur gider aklım billahi
Der Gedayi be hey hubların şahı
Sende hak nazarım kalmak yol mudur

Daim akmaktadır çeşmimin yaşı
Garip bülbül gibi güllere düştüm
Öldürün rakibi sevabı çoktur
Güzel sevdi deyu dillere düştüm

Coşkun sular gibi çağlar akarken
Bülbülü çoğalmış güle bakarken
Dahi açılmadık güller kokarken
Gül kıymetin bilmez ellere düştüm

Hokkadır ağızın incidir dişin
Bulunmaz alemde akranın eşin
Bir çift ceran idim aldırdım eşim
Garip turna gibi çöllere düştüm

Hüma gibi gökte pervaz ederken
Alçağa inmeğe ben naz ederken
Bu felekten sefa niyaz ederken
Cefası çoğalmış kullara düştüm

Arayıp gezerim o mehlikayı
Gönlüm aldı da gitti havayı
Felek gurbetlere attı Gedayı
Kadri bilinmedik illere düştüm

Bunca aşıkları sevdaya saldı
Hak cemaı-i paki dilbere verdi
Biçare bülbüller hayrette kaldı
Reng-i nıhsarını güllere verdi

Sevda çekip gözden dökenler pürnem
Hubb-i aşkı canandır Allah-ü alem
Nur-i Nübüvveti cümleden akdem
Taala Hazret-i Server'e verdi

Bağ-ı Nübüvvete halk etti bir gül
Sırrını anlamak bir nice müşkül
Eyledi Şeh-süvar göründü
Düldül Seyf-i zülfikarı Hayder'e verdi

Her derde sabr-eden olur imiş er
Razıyım Eyyüb'den olursam beter
Sabrım miftahını Şah-ı erenler
Ta ezelden Gedayi kemtere verdi

Deli gönül melul olma
Giden maral gelir bir gün
Kendine gel helak bulma
Ko yıl tamam gelir bir gün

Sinem oldu hezer pare
Bulunmaz derdime çare
Name yaz görder ol yare
Merhamete gelir bir gün

Bu sözlerin manası ne
Aferin merdanesine
Derdimendin hanesine
Teferrüce gelir bir gün

Rakibin gönlü gümanda
Sevdam var kaşı kemanda
Geda'ya yakın zamanda
Meram içre gelir bir gün

Beni mecruh etti hançer-i bürran
İki didelerim kanlı yaş döker
Rahmedip rize-i elmas her zaman
Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker

Her dem bana ol şuh etmek ister naz
Bu pazarın zararı çok karı az
Emsali bulunmaz rengi alınmaz
Vade-i vaslında ne kumaş diker

Gedai aleme bildirdin beni
Bütün halk-ı dehre güldürdün beni
Ecelimden evvel öldürdün beni
Hayatımda mezarıma taş diker

Ah u feryat eder gülün dalında
Bülbülün feryadı zarı vatandır
Derd ü hasret koymuş kendi halinde
Her garibin öz efkarı vatandır

Beni gurbet ele düşürdü kısmet
Ne tükenmez hasret bu nasıl kısmet
Kimseye yar olmaz diyar-ı gurbet
Herkesin sevdiği yarı vatandır

Gedai gurbete düşse bir insan
Gitmez hayalinden vuslatı cinan
Yeri gülşen olsa gülse her zaman
Fikri zikri yine dar-ı vatandır

Başım alıp çıktım gurbet ellere
Ağlarım sızların kimsem yok benim
Garip oldum düştüm dilden dillere
Ağlarım sızların kimsem yok benim

Genç yaşımda terk eyledim vatanı
Arayan soran yok çölde yatanı
Arıyorum anam bacım atamı
Ağlarım sızların kimsem yok benim

Yeddi yıldır oldum Halep şaşkını
Atamadım Şah Sanem'in aşkını
Yarenler bu gönül vatan düşkünü
Ağlarım sızların kimsem yok benim

Aşık Garip yanık yanık söylersin
İner aşkın deryasını boylarsın
Hakk seni devletle daim eylesin
Ağlarım sızların kimsem yok benim

İşte geldim gidiyorum
Şen kalasın Halep şehri
Çok nan ü nimetin yedim
Helal eyle Halep şehri

Sana derler Arabistan
Güzellerin çeşm-i mestan
Yeni haber geldi dosttan
Durmak olmaz Halep şehri

Çok garipler sana gelir
Gelir de eğlenir kalır
Her kişi muradın alır
Şen kalasın Halep şehri

Aşık Garip düştü yola
Hızır yardımcısı ola
Gözüme göründü sıla
Şen olasın Halep şehri

Name geldi vatanımdan
Vakti varayım gideyim
Kanlı yaşlar gözlerimden
Aktı varayım gideyim

Ol mürüvvet kerem hani
Kuluna çoktur ihsanı
Gurbet elin kahrı beni
Yaktı varayım gideyim

Bendoldum kanlı zalime
Asla rahmetmez halime
Yedi yıldır yar yoluma
Baktı varayım gideyim

Aşık Garip bilir kendin
Yiğit olan döker kanın
Felek boynuma kemendin
Taktı varayım gideyim

Dünen akşam gece Halep şehrinde
Mısır piyalesin içtim de geldim
Yetirdim yetiştir bir Şahsuvara
Allah ganat verdi uçtum da geldim

Dalımı verdim ben taşa karaya
Garipler ağası yetti haraya
Fırat çayı gelip düştü araya
Kırata binince geçtim de geldim

Halep'de dinledim ezan sesini
Erzurum'da kıldım gün ortasını
İkindide buldum serhat Garsı'nı
Orda seccademi açtım da geldim

Hızır İlyas bulur Garip gezeni
Mevlam şad eylesin böyle düzeni
Tiflis'te okunur akşam ezanı
Ben ulu vatanı seçtim de geldim

Akşam karanlığı geldim hanama
Demedim sırrımı bacı anama
Aşkın hançerini vurdum sineme
Yürek yaralım açtım da geldim

Erenlerin eli elim tutmuştu
Aşınalar dostlar hep unutmuştu
Eşittim Mehri'ni gelin etmişti
Halepten üç vakte geçtim de geldim

Bir el verin o yar girsin oyuna
Ben kurbanım endamına boyuna
Garib'im yetiştim yarin toyuna
Bu tatlı canımdan geçtim de geldim

Gurbet elde baş yastığa gelende
Gayet yaman olur işi garibin
Gelen olmaz giden olmaz yanına
Akar gözlerinin yaşı garibin

Lanet olsun gurbet elin adına
Hiç doyulmaz muhabbetin tadına
Hısım akrabası düşer yadına
Bir yol ağrıyınca başı garibin

Garip nere varsa karadır yüzü
Nemlidir yakası yaşlıdır gözü
Aşikar edemez gizlidir sözü
Bir yere gelince başı garibin

Gurbet elde garip kimdir bilmezler
Ağlayınca çeşm-i yaşın silmezler
Garip halin nedir deyi sormazlar
Bulunmaz yareni eşi garibin

Aşık Garip gözlerinden yaş döker
Anam yoktur yaka yırtıp yaş döker
Nişanlım yok mezarıma taş diker
Bir çalıdır mezar taşı garibin

Dinleyin ağalar tarif edeyim
Açılır baharda gülü Tebriz'in
Düğünde bayramda atlas giyerler
Bozulmaz yeşili alı Tebriz'in

Tebriz'in etrafı dağdır meşedir
İçinde oturan beydir paşadır
Sekiz bin mahalle yüz bin köşedir
Çarşısı pazarı yolu Tebriz'in

Pehlivanlar kispet giyer yağlanır
Cümle bezirganlar anda eğlenir
Üç yüz altmış yükü birden bağlanır
Elden ele gezer mali Tebriz'in

Erenler dolusun içip gelmişsin
Aşkın deryasını geçip gelmişsin
Aşık Garip vatan methin etmişsin
Benim imdi Rüstem Zal'ı Tebriz'in

Bir söz ile ben tuzağa tutuldum
Bu garip illerde yaktı nar beni
Hasretin narına yandım kül oldum
Ahu gözlüm ne haldeyim gör beni

Ne sabra takat var ne dizde mecal
Gönül Mecnun olmuş Leylasın arar
Vazgeçersem seni yad eller sarar
Görünce abdal eyledi yar beni

Aşık Garip gönüllerin uğrusu
Geçmez imiş bu sevdanın ağrısı
Sana ben söyleyim sözün doğrusu
Al sevdiğim gel sinene sar beni

Arzulayıp geldim gurbet eline
Ağlarım sızlarım kimsem yok benim
Yazık oldu düştüm elin diline
Ağlarım sızlarım kimsem yok benim

Genç yaşımda terkeyledim vatanı
Gayet ile zayıf oldu bu tenim
Şimdi bu beldedir benim meskenim
Ağlarım sızlarım kimsem yok benim

Aşık Garip yanık yanık söylersin
İnip aşkın deryasını boylarsın
Hakkın devletinde daim eylesin
Ağlarım sızlarım kimsem yok benim

Neyleyip ağlarsın ey deli gönül
Elbet ağlamanın gülmesi vardır
Adüvve intikam kalır mı sandın
Kişi ettiğini bulması vardır

Bu bir ince sözdür söylenir ezel
Dilber akça ister söylenmez gazel
Zengince aşığı bulunca güzel
Züğürdü dağlara salması vardır

Bu bir ince sözdür inceden ince
Bülbül feryat eder gülü görünce
Bir güzelin kendi gönlü olunca
Eşini arayıp bulması vardır

Ey Figani kendini yorma sakın
Her dem adüvlerin ölmesi yakın
Her yüze güleni dost sanma sakın
Herkesin bir yüze gülmesi vardır

Üç elli dört elli geldi geçiyor
İkbalin kevkebi utmadı (?) gitti
(***)
(***)

Şu dünyaya geldim çileler çektim
Beyhude yerlere çok tohum ektim
Gönül gülşanına fideler diktim
Ne hikmet meyvası bitmedi gitti

Kavun ektim muhtaç oldum keleğe
Figani' yim durdum Hakka dileğe
Kaderimce çok yalvardım feleğe
İnat etti sözüm tutmadı gitti

Tahrir mektebinde bir güzel gördüm
Payesin izzette yekta yazarlar
Nasıl zat-ı şerif aslına erdim
Saadette ol bi hemta yazarlar

Ancak budur mahbublara sergerde
Naz ü nezakette peyrev her yerde
Aşıklar ah eder gördüğü yerde
Şeftalisin derde şifa yazarlar

Görmedim sen gibi şüh-ı cihanı
Emsalin bulunmaz Yusuf-ı Sani
İsmin beyan etme Aşık Figani
İmzalarda (ayın mim ra) yazarlar

Ömrüm ahir oldu gurbette mevla
Ruhuma verdiğin himmete şükür
Kuşe-i hanlarda bi-kesim amma
Tecelli babında hikmete şükür

Bir hayır amel yok pür günahkarım
Gufran-ı Gafur'dur gani settarım
Adem halkeylemiş perverdigarım
Bizlere verdiğin nimete şükür

Kudretinden bizi bina eylerniş
Aklı fikri hayır ata eylemiş
Kuran aziminde sena eylemiş
Vel kadd-i keremna ayete şükür

Figani ismiyle bab-ı gaflette
Gahi sefahatte gahi mihnette
Hemi elemlerde dam-ı gurbette
Basr-ı kanaatle vahdete şükür

Şunda üç dilbere gönül düşürdüm
Biri esmer bir beyaz biri al
Pervaneler gibi ciğer pişirdim
Biri sümbül birisi gül biri dal

Birinin cemali bedirlenmiş ay
Birinin kaşları kurulu ok yay
Birinin benleri aklım aldı hay
Biri Behram biri Hamza biri Zal

Birinin ruyleri gülşen-i ziynet
Biri vişne kiraz Kevser-i şerbet
Biri hakikatte meyva-i cennet
Biri halip biri sükker biri bal

Boy bos yosma fidan üçü bir akran
Nazardan saklasın hazreti süphan
Hak-i paylerinde Figani kurban
Onlar can almaya olmuş kabzımal

Senden bana cefa olmaz hünkarım
Senin ettiklerin nazdır efendim
Sensin bu alemde devlet-i varım
Sana bu edalar azdır efendim

Kerem eyle girme benim kanıma
Hizmetkar olayım sen sultanıma
İstersen bir lale tak gerdanıma
İratsız kul deyü gezdir efendim

Kıyamette yakandadır ellerim
Huzurunda asla dönmez dillerim
Kendi elin ile bu gazellerim
Altun hat misk ile yazdır efendim

Kısmet olup şu Bartın'da kalırsam
Huzurunda kul olduğum bilirsem
Figani ismiyle şunda kalırsam
Elinle mezarım kazdır efendim

Kamil olan kelamından bellidir
Lisanından hata sadır olur mu
Mümin olan cemalinden bellidir
Rıza kapusunda zacir olur mu

Aslı mülevvesi ahkama koysan
Harir atlas güzel endama koysan
Acaib bir kelpi hamama koysan
Bin kerre yıkanmakla tahir olur mu

Mürşid-i kamilden destur almayan
Ey Figani Hak yoluna gitmeyen
Üstad-ı kamile hizmet etmeyen
Feraiz bilmekle şair olur mu

Evvel özün sözün bilmeyen adem
İtibarı rezaleti ne bilsin
Bunları bilmeyen cahildir madem
Namus gayret hacaleti ne bilsin

Hakkı bilmez inat eder daima
Her sözünde ifsat eder daima
Muannitlik icat eder daima
Südü bozuk kemalatı ne bilsin

Ey Figani ne halettir derseler
Asıl nesil cibilliyet sorsalar
Sonradan görmüşe üç tuğ verseler
Göreneksiz adaleti ne bilsin

Nazlı yare halim ifade eyledim
Kaş edip hışm ile baktı sevdiğim
Geçip karşısında feryat eyledim
Kemendin boynuma taktı sevdiğim

Bana rahm etmedi nazlı didarım
Zerrece kalmadı sabra kararım
Tutuştu vücudum söyünmez nârım
Çaresiz ateşe yaktı sevdiğim

Figani neylesin bu sevda ile
Nic'olur ahvalim bivefa ile
Bir buse bahşetti bin cefa ile
Onu da başıma kaktı sevdiğim

Nazlı dilber düştüm hakipayine
Huzurunda iki yüzüm yerde ben
Bir merhamet eyle akl-ı zayie
Duçar oldum çaresi yok derde ben

Sana her veçhile öz canım dedim
Her derdime derman Lokman'ım dedim
Nazargahım şahım sultanım dedim
Minnet etmem senden başka ferde ben

Figani kul sana layık ararsan
Cemal-ı pakine yanık ararsan
Yolunda can veren sadık ararsan
Yazılmış defterinde sende ben

Beğenip geymezsin gül-ü pirheni
Giyersin eğnine çul yavaş yavaş
Ey gönül bu aşkla bu sevda seni
Eder muhanete kul yavaş yavaş

Gönül geçe nasihatla her demin
Muhanet babına basma kademin
Emsaliye konuşmayan adamın
Olur altın ismi pul yavaş yavaş

Soyunup libası gezdim üryani
Yedi iklim çar köşe-i devrani
Yılın vakti geçti Baba Figani
Ara kısmetini bul yavaş yavaş

Ey gönül aklını başına cem et
Dünyada ukbada ticaret eyle
Cihan zıll-ı hayal derdine em et
Ölmeden öl kabrin ziyaret eyle

Dost derdine düşüp sinesi çak ol
Sür yüzün yerlere hâk ile hak ol
Suretin gözetme siretin pak ol
İçerden içeri taharet eyle

Figani alemde tab'ı halim ol
Mesaini fark et adem fehim ol
Vicdanını gözet kalb-i selim ol
Filin günahına kefalet eyle

Gülmedim dünyaya geldim geleli
Ne kara yazılı garip başım var
Ben kendimi bilip aklım ereli
Akar gözlerimden kanlı yaşım var

Ezelden talihim böyle çalınmış
Anasır gömleğim gamdan alınmış
Rahm-i maderimden temel çatılmış
Sanmayın sonradan benim aşım var

Fakir zahmetinden yaram sızılar
Talihim benim işte bu yazılar
Yiyecek bekliyor evde kuzular
Bir iki üç tane kalem kaşım var

Yalnız ve biçare hasret kalırsam
Ecel şerbetinden lezzet alırsam
Figani'yim gurbet elde ölürsem
Tarihi bilirsiz mezar taşım var

Dilber atma gamzen okun
Ta tenimden cane geçti
Tığ-ı müjganını sakın
Sinem üzre kane geçti

Kakülün kavs-i anber
Benzer giysuların ejder
Devşir zülüflerin dilber
Dökülüp gerdane geçti

Aklımı başımdan aldın
Ser'imi sevdaya saldın
Bağ-ı ruhsarında virdin
Açılmış gülşane geçti

Şüphesiz bir melek sima
Yeryüzünde olmuş peyda
Hüsnün güzellikte yekta
Yusuf'u Kenane geçti

Didim ki ey kerem kani
Yeter cevreyledin beni
Figani ahı giryani
Çıkup asumane geçti

Bu alemde uymaz gönül gönüle
Her gönülde guna guna hal olur
Eğer akil isen değme gönüle
Gönüle dökülen payimal olur

Dana olan dönmez ikrar yolundan
Kem kelam çıkar mı kamil dilinden
Kötü söz kalp akçe nice lebinden
Sonra varır sahibine mal olur

Er olana lazım olan hoş haldir
Nazar kıl gözünden perdeyi kaldır
Fikreyle Figani alem hayaldir
Elbet bir kemalde zeval olur

Bir güzel geliyor karşının çaydan
Ta ezelden güzel çıkar bu soydan
Sanki kopup gelmiş gökteki aydan
Salınıp karşıma çıktı bir güzel

Kara sevda ile geçiyor ömrüm
Dalımda ötmüyor bülbülüm kumrum
Böyle bir güzel de bana yaz Tanrım
Salınıp karşıma çıktı bir güzel

Sordum kimsen yok mu dedi başım var
Dedim ol nişanlım dedi işim var
Dedim gel benim ol dedi eşim var
Salınıp karşıma çıktı bir güzel

Figani'yim gayrı ümit mi kaldı
Kirpikler süzüldü gözleri baldı
Yüzüne bakınca aklımı aldı
Salınıp karşıma çıktı bir güzel

Bir dileğim var ki yüce mevladan
Hikmetine karşı durulmaz kardaş
Bizi esirgesin dertten beladan
Bela gelir iken görülmez kardaş

Sakın benim sanmayasın bu hanı
Toplum aynasında kendini tanı
Seversen mevlayı incitme canı
Bu hakkın binası yıkılmaz kardaş

Öz nurunu gerçek dosta avuttur
Sen kendini insanlığa eğittir
Her nereye varsa yiğit yiğittir
Yiğidin mekanı sorulmaz kardaş

Figani'yim cismin yüksek kaldırma
El alemi sen kendine güldürme
Adem isen kardeşine öldürme
O senin kardaşın vurulmaz kardaş

Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemal-i kadrinde rif'at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı

Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı

Figani alemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu viran demişler
El haya ü min'el-iman demişler
Hicap perdesini kaldırmamalı

Diyar-ı gurbette ömrüm hay ettin
Beni taştan taşa çaldın ey felek
Hasret dağlarıyla canıma yettin
Ateş-i hicrana saldın ey felek

Nic'oldu bu kadar ekrem-i server
Hamza sahip-zaman Rüstem-i ejder
Süleyman-ı Nuşirevan İskender
Topundan intikam aldın ey felek

Dağdağaya saldın devr-i zamanı
Batırdın zemine çok kahramanı
Dalalette koydun Aşık Figani
Sen de dalalette kaldın ey felek

Renk renk olmuş dağlar çiçekler açmış
Maviyi yeşili alı severim
Her aşık kendine bir çiçek seçmiş
Nergisi zambağı fulu severim

Ta ezelden ateş düştü özüme
Boyun büktüm boyun kara yazıma
Dert yanarım benim ortak sazıma
Dertli dertli öten teli severim

İhsan eyle mevlam herşeyin boldur
Hakikat tarikat marifet yoldur
Sana giden yolda sen bizi öldür
Dosdoğru görünen yolu severim

Asır döner ben bu asra uyamam
Derdim çoktur hesap edip sayamam
Bütün bu aleme kötü diyemem
Hakka kulluk eden kulu severim

Unutamam ben de yüce hüdamı
Kuru yavan vermiş benim gıdamı
Der Ferrahi pirden aldım gıdamı
Hakiki badeyi dolu severim

Eminem buradan ben gider oldum
Başkasına meyil verme sakın sen
Sen için ağladım sarardım soldum
Ağlayıp gönlünü yorma sakın sen

Gelirim inşallah yolumu gözle
Anlatırım sana sözümü sazla
Söylediğim sözü kalbinde gizle
Bu sırrı ortaya verme sakın sen

Münafık insanın sözüne uyup
Bana nispet gezme alları giyip
Üzülürüm sonra bulan duyup
Olur olmaz yere varma sakın sen

Varam ben de gezem şu gurbet eli
Ya akıl olurum yahut ki deli
Elin bahçesinden yabani gülü
Mevlayı seversen derme sakın en

Ferrahi der ki ne ver bana izin
Eminem ağlama dağlandı özüm
Kem gözlerden sakın pejmürde gezin
Dağıt saçlarını örme sakın sen

Ah neyleyim gönül senin elinden
Her zaman ağladım gülemem gayri
Ben bıktım usandım elin dilinden
Terkettim sılayı dönemem gayrı

Gönül ben sırrına eremedim ki
Gonca gonca güller deremedim ki
Arz' ettiğim yari göremedim ki
Aylar yıllar geçti göremem gayrı

Der Ferrahi yandım yar ateşine
Neler gelir gariplerin başına
Ağlayarak gelme mezar taşıma
Uyanıp da sana gülemem gayrı

Lale sümbül bağına
Çıksam yarin dağına (Vay beni)
Melhemi bende bende
Sürsem yürek dağına (Vay beni)

Haydi naylem gel beri
Çok severim ben seni vay beni

Yarim göl olmuş kokar
Göğsüne güller takar (Vay beni)
Ben naylemi almazsam
Ölsem de gözüm bahar (Vay beni)

Haydi naylem gel beri
Çok severim ben seni vay beni

Der Ferrahi neyleyim
Dilim durmaz söyleyim (Vay beni)
Göğsün Tekir yaylası
Ben orada yaylayım (Vay beni)

Haydi naylem gel beri
Çok severim ben seni vay beni

Ela gözlü nazlı yari
Görem dedim göremedim
Boş kalmıştır kavil yeri
Varam dedim varamadım

Gönlümün gülü nerede
Engeller durmaz arada
Emine'yle ben murada
Erem dedim eremedim

Şeker kaymak tatlı dili
Kınalamış nazik eli
Koynundaki gonca gülü
Derem dedim deremedim

Şahinim yok çıkam ava
Ne yaptımsa aldım hava
Kuşlar gibi ben bir yuva
Kuram dedim kuramadım

Gel derdini bana anlat
Ben kimlere edem minnet
Dediler ki bağın cennet
Girem dedim giremedim

Mehmet Ali asıl adım
Ferrahi'yi pirle kodum
Gurbet elden dönem dedim
Duram dedim duramadım

Arzu da yaktı Kamber'i
N'olur biraz gelsin beri
Feleğin çelik çemberi
Kıram dedim kıramadım

Nazlı yari getirip de
Yanı yana oturup da
Kollarıma yatırıp da
Saram dedim saramadım

Uzak bir menzile vardım
Hem ağladım hemi durdum
Karışık bir rüya gördüm
Yoram dedim yoramadım

Yükün aldı yine kervan
Gönül sen de boşa kıvran
Emine'yle dem-i devran
Sürem dedim süremedim

Bu dünyayı baştan başa
Gezem dedim gezemedim
Başım vurdum taştan taşa
Ezem dedim ezemedim

Dünya serbest serin imiş
Hakikat yar şirin imiş
Aşk ummanı derin imiş
Yüzem dedim yüzemedim

Gözümden döküldü ferler
Aşık olan deli derler
Çözülmüyor gizli sırlar
Çözetn dedim çözemedim

Tuttum onun yalanını
Eder birgün talanını
Yalan dünya planını
Çizem dedim çizemedim

Yarla kurdum pazarımı
Kayıp ettim hezarımı
Der Ferrahi mezarımı
Kazam dedim kazamadım

Yarab bilmem nedir benim çektiğim
Dert elem içinde yanan ben oldum
Huzuruna geçip dizim çöktüğüm
Akılsız Mecnun'a dönen ben oldum

Mevlam beni verdin dillerden dile
Çevirdin yönümü şu gurbet ele
Yarin bahçesinde konarken güle
Virane yerlere konan ben oldum

Bu sonsuz hayatın sonu ne olur
Nere gitsem elem hep beni bulur
Halime acısan Allahım n'olur
Aşkın deryasına inen ben oldum

Yazılmış günahım sütun sütuna
Yüzüm kara nasıl gelem katına
Aşkın çok süratli eşkin atına
Tereddüt etmeden binen ben oldum

Der Ferrahi yarab işim düzele
Ağaçlar kurudu döndü gazele
Aldatıcı bir vefasız güzele
Sefil aptal gibi kanan ben oldum

Ne yapıp neyleyim gül yüzlü yare
Sevmedim gücendi sevdim gücendi
Olmaz mı bu hallerim pare pare
Sevmedim gücendi sevdim gücendi

Akıbet bu dertler beni pir eder
Bağlar kakülüne hem esir eder
Bire baksam yüzüne bin tektireder
Sevmedim gücendi sevdim gücendi

Han-ı safamı Fahri kabir ettim
Bana yar ol deyu çok da cebrettim
Bunca yıl yalvardım bunca sabrettim
Sevmedim gücendi sevdim gücendi

Ne sihr etti bilmem yaktı kül etti
Sihirbaz kaşların cadı gözlerin
Bağrım kebap etti yaşım mül etti
Müşg-i Çin saçların ahu gözlerin

Ağyarı bedkarın payını caldım
Hasret hançeriyle bağrımı deldim
Yandım harap oldum bu hale geldim
Hala elim çekmez ya hu gözlerin

Bilirsin derdine çok yelip koştum
Böyle bir derdine belana düştüm
Gözlerin önünde yandım tutuştum
Sunmadı bağrıma bir su gözlerin

Bana bu cefayı ettikten sonra
Başım üzre otlar bittikten sonra
Ben yanıp kül olup bittikten sonra
Hayrın görsün şimden geru gözlerin

Aşık can vermekte hiç laf eylemez
Yar da cevrinden muaf eylemez
Fahri matlubuna insaf eylemez
Hun-ı uşşak ile memlu gözlerin

Şu dar-ı dünyanın mihnetlerinde
Herşey çetin amma hele fakirlik
Yiğidi farıdan üç şey var imiş
Züğürtlük yoksulluk illa fakirlik

Her kapıda iki inek sağdırır
Her tarlaya sulu yağmur yağdırır
Varır bir namerde boyun eğdirir
Koç yiğidi eyler köle fakirlik

Can kasavet temel tutar gönlüne
Zevk ü safa zerre gelmez aynına
Yorganı döşeği sarar boynuna
Yiğidi düşürür yola fakirlik

Borçlu yakasından tutar gem gibi
Ne çete eşkıya ne haram gibi
Ne humma ne tifo ne verem gibi
Ölümden besbeter bela fakirlik

Hiç kimse fakirin yüzüne gülmez
Fukaranın dostu ahbabı olmaz
Her nereye varsa işi rast gelmez
Küçük başa büyük bela fakirlik

Soran olmaz fukaranın halini
Tutan olmaz düşkünlerin elini
Yoksula yok eder dünya malını
Hasret kor altına pula fakirlik

Başını taşlardan taşlara çalar
Gübreden çıkarır ahbuna beler
Haddelerden çekip elekten eler
Çektirir her türlü çile fakirlik

Emsali'm der eyvah geçen günümde
Gezemedim uzunumda enimde
Ahir nefesimde son zamanımda
Bana da vurdu bir sille fakirlik

İnsanlık görmemiş insan içinde
Kendini bir insan sanır zavallı
Oturup kalmamış adem içinde
Sohbetini irfan sanır zavallı

Ehl-i kamil meclisine varmamış
Medeniyet mektebine girmemiş
El içinde el yumruğun görmemiş
Pençesini aslan sanır zavallı

Terbiye zamanı yatmış uyumuş
İz'an bilmez edep erkan ne imiş
Yabanda yetişmiş dağda büyümüş
Minareyi orman sanır zavallı

Sohbet etmiş acem ile kürt ile
Ülfet etmiş ayı ile kurt ile
Karşı durup konuşmamış mert ile
Kendisini merdan sanır zavallı

Emsali'm der Delidağ'da salınır
Sanır akıl hep kendinde bulunur
Kulağında zilli çalker çalınır
Yoldan geçen kervan sanır zavallı

Havai ceht etme be hey divane
Engine çekilir göç var ucunda
Boran eser boğulursun tufanda
Kırçılı boranlı kış var ucunda

Zahmalar yiyip de yırtıldım sanma
Kudret mizanında tartıldım sanma
Kabir azabından kurtuldum sanma
Başına gelecek iş var ucunda

Olur olmazınan meydana girme
Topal beygir gibi dizini yorma
Tavus kuşu gibi özünü kurma
Tüyü yolunacak kuş var ucunda

Emsali'ye bir söz diyemezsin ha
İslamın şartını sayamazsın ha
Dişlerin tutup da yiyemezsin ha
Zehre macun olmuş aş var ucunda

Ey birader ileride tufan var
Gel vakitsiz yola gitme kış değer
İdareden fazla lokma haramdır
Kanaati elden koyma aş değer

Her pehlivan Şah-ı Merdan olamaz
Her muabbir düş ilmini bilemez
Kişi evmek ile menzil alamaz
Yavaş yürü ayağına taş değer

Edep ile iz'an farz ile sünnet
Hayasız insana haramdır cennet
Şin sene havayi eylesen hizmet
Akıbette ücretine boş değer

Emsali'm der düşme mecazi aşka
Mecazi aşk ile çıkılmaz köşke
Her adam adamdır pehlivan başka
Bir şahin tırnağı yüz bin baş değer

Dinleyin efendim bir sohbetim var
Hep şayan-ı destan oldu fareler
İkamet-i dava şikayetim var
Belimi beş yerden kırdı fareler

Kıtlığın elinden çok çile çektim
Harcadım, evimi başıma yıktım
Temin-i idare bir tohum ektim
Yetmeden göğ iken yoldu fareler

Kazması küreği beş dişi de var
Çadırı direği şiltesi de var
Ordu komutanı binbaşı da var
Geldi bölük bölük kondu fareler

Nerde bir bozartı görse yetişir
Kimi hona gider kimi bölüşür
Geceyi gündüze katar çalışır
Kahraman tezgahı kurdu fareler

Gönül ne gezersin sıçan avında
Ellisi destede yüzü yığında
İki bölük koydu dört kulağında
Tarlayı ortadan böldü fareler

Gördüğü insana dalaşmak ister
Hemen karşı koyup söyleşmek ister
Mültezimler ile uğraşmak ister
İlkbahardan behi verdi fareler

Toplanıp bir meclis olur akşamdan
Durur konuşurlar ince makamdan
Ne Müdürden korkar ne kaymakamdan
Nizam defterini dürdü fareler

Bir gün keşf ederken ev eşyasını
Bulgur çuvalında duydum sesini
Güç ile öldürdüm bir tanesini
Kolorduya haber saldı fareler

Dinlen farelerin ferasetini
Çete başlarının cesaretini
Tamam kuşanmışlar cenk aletini
Geldi bizim eve doldu fareler

Gizlendi kediler tor da kalmadı
Bir karşı koyacak er de kalmadı
Kaçıp kurtaracak yer de kalmadı
Mal-ı ganimete daldı fareler

Önlerine bir taş atmadım hele
Yalınız bir yere gitmedim hele
Serbestçe uykuya yatmadım hele
Belki beni bile yerdi fareler

Emsali'm bundan da çektim çok elem
Bir diyecek söz kalmadı veselam
Hasıl-ı şikayet hülasa kelam
Harap etti bizim yurdu fareler

Daha neyim kaldı dar-ı dünyada
Elimden bir Mihri Hanım da gitti
Çok çalıştım eremedim murada
Devretti zamanım günüm de gitti

Bu ayrılık boynumuza takıldı
Bağrım büryan oldu yürek yakıldı
Hanem harap oldu evim yıkıldı
Servetim kazancım malım da gitti

Hasret kaldım yarin al yanağına
Değişmezdim güzellerin çoğuna
Hoyrat el uzatmış gulşen bağına
Nevruzum nergizim gülüm de gitti

Farıdı bu garip gönlüm farıdı
Bağrım yandı tüm cesedim çürüdü
Üçyüz altmış damarlarım kurudu
Aktı gözlerimden kanım da gitti

Emsali der boşa geçti zamanım
Anar m'ola bizi kaşı kemanım
Ağyare yar oldu ruh-i revanim
Ayrıldı cesette canım da gitti

Be hey aşık nice süslen kendini
Çirkin güzel m'olur allanmayınan
Seç halis madenden al şekerini
Katıran yenir mi ballanmayınan

Kuş yuva mı yapar ferik olmazsa
Üzüm ekşi m'olur koruk olmazsa
Ağacın özünde çürük olmazsa
Polat bozulur mu ellenmeyinen

Cevahiri elden ele tutarlar
Has altını mizan ile tartarlar
Yeğnik taşı sapan ile atarlar
Sarp kaya yürür mü sallanmayınan

Bey olmaz soysuzun binde birisi
Asalete yeter olmaz doğrusu
Beslersen besle bir şahin yavrusu
Könez av mı alır yollanmayınan

Gelir Emsali'ye eş olmak ister
Kanat bağlamadan kuş olmak ister
Şair derneğinde baş olmak ister
Hemen birkaç cevap bellenmeyinen

Aşık Emrah - Yar Ali Yar

Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül gızardı hicabından
Yar Ali yar yar Ali yar

Bahçanın gapısın açtım
Sandım ki cennnete düştüm
Ben o dosttan ayrı düştüm
Elin dilinden
Yar Ali yar yar Ali yar

Bahçanın kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür
Sefil Emrah sana kuldur
Bağışla geç günahından
Yar Ali yar yar Ali yar

Kalmadı takatim sabrım kararım
Uçan kuştan esen yelden sorarım
Geçti yıllar ben ömrüme yanarım

Sende neyi ararım sende neyi ararım
Seni sende ve benden öteleri ararım

Şarap diye içtiğimiz kımızda
Gönül vazgeçmiyor çalınan sazda
Bülbülü şeydayı severim hazda

Sende neyi ararım sende neyi ararım
Seni sende ve benden öteleri ararım

Sakınırım kötü sözden
Dile minnet mi çekerim
Yaşlarım dökülür gözden
Sele minnet mi çekerim

Dost muhabbeti candadır
Ne ararsan kendindedir
Benim ruhum yarandadır
Kula minnet mi çekerim

Hasretime çektim ferman
Dertler oldu bende harman
Emrah yarasına derman
Pula minnet mi çekerim

Kapının önünde durur araba
Bugün derdim dünkünden haraba
Gam-ı kederimi koyup daraya
Açın bakın kimin derdi çoğumuş

Karşıki tarlanın buğdayı seyrek
Elele verip de bu elden gidek
Mezarım kazıldı beraber ölek
Göresin ki kimin derdi çoğumuş

Şaşırıp da birgün bana
Gel sevdiğim ceylan gözlüm
Seni arzulayan cana
Gel sevdiğim ceylan gözlüm

(Bağlantı)
Aşk ne imiş biliyorsan
Sözlerimden anlıyorsan
Beni hala seviyorsan
Gel sevdiğim ceylan gözlüm

Taşlar bile geldi dile
Bu ayrılık bitmez çile
Bekliyorum ölsem bile
Gel sevdiğim ceylan gözlüm

Bağlantı

Hazan ile geçti şu benim ömrüm
Eyle dert bürüdü zar garip garip
Ne bir gülüm kaldı ne de dikenim
Ağla şimden gerü var garip garip

Hançer-i feleğin ucu ciğerde
Durmadan akıyor yaram içerde
Gurbet ellerinde tutuldum derde
Gel tabip yaramı sar garip garip

Emrah bu yerlerin gonca gülleri
Seherde çağlıyor dostun dilleri
Şu sefil sergerdan gurbet elleri
Gezeyim bir zaman yar garip garip

Elma attım yarıldı
Yarim bana darıldı
Darılma yarim bana
Kader bizi ayırdı

(Bağlantı)
Le le le ceylansın
Le le le canımsın
Le le le Leylamsın
Şirin dilli yarimsin

Al elmayı topladım
Dolaplarda sakladım
Ben yarimi görünce
Yüreğimden hopladım

Bağlantı

Elmayı yüke koydum
Yağ döktüm küpe koydum
Yarden ayrı düşeli
Boynumu büke koydum

Bağlantı

Mecnun Leyla gibi seni sevecek
Gözü yaşlı sana türkü yakacak
Gönlüm sende kaldı senle gülecek
Bekletme aşığı gel ceylan gözlüm

Kerem Aslı gibi yanarım sana
Yokluğun ıstırap çektirir bana
Ya sev ya da bırak kıyma bu cana
Yakma aşığını gel ceylan gözlüm

Zöhre yıldızının nişanı sende
Sevdan yakar beni köz oldu bende
Seni seviyorum dediğim günde
Güldür Emrah'ım gel ceylan gözlüm

Güzeller güzeli sensiz olunmaz
Gel bayram edelim zaman er değil
Bu dünyaya iki defa gelinmez
Gönüldür bu sevdiceği bir değil

Sönmüş külleriyim yangın yerinin
Sırrı sorulur mu gönül erinin
Usulüne göre uçan arının
Her çiçekten bal alması zor değil

Sesin alsam kanatlanır uçarım
Terk-i cihan eder serden geçerim
Deryalarda damla olsan seçerim
Emekçi'nin gönül gözü kör değil

Yıkılası İstanbul
Kaç yiğidin kanı aktı döşünde
Muharrem Hüseyin Cemil az mıydı
Zeki'yi de yedin hemen peşinden İstanbul

Faşist köpeklere emir verirmiş
Altı yolda dört yanından sarılmış
Duyun be gardaşlar duyun yoldaşlar
Mehmet Zeki vuruşarak vurulmuş
Yoldaş oy

Ayrılık dediğin bir kor yığını
Yakar gider iz bırakmaz yerinde
Bazı yağmur olur bazı kasırga
Yıkar gider iz bırakmaz yerinde

Savaşmak istersin savaşamazsın
Sevişmek istersin sevişemezsin
Kavuşmak istersin kavuşamazsın
Çeker gider iz bırakmaz yerinde

Emekçi'yim yersiz yurtsuz kuş oldu
Hayallere daldı sıla düş oldu
En sonunda iki damla yaş oldu
Döker gider iz bırakmaz yerinde

Onulmaz yareler açtın neyleyim
Savurursun sürüklersin yel gibi
Eylen biraz ahvalimi söyleyim
Gelip geçme bir solukluk yel gibi

Herkes sevdiğini almış geziyor
Yokluğun ruhumdan ömür süzüyor
Gözlerimde balinalar yüzüyor
Dünya bana bir damlasız çöl gibi

Çağır beni haberini alırım
İki elim kanda olsa gelirim
Deliririm çıldırırım ölürüm
Uzaklardan bakar isen el gibi

Emekçi'yi sever idin ezeli
İki vücut bir olduğun sezeli
Güzeller içinde sensin güzeli
Diken tarlasında açan gül gibi

Deniz balığıyım kuşatma beni
Daha nice akvaryumda kalayım
Derinliklerine okyanusların
Dalacağım öleceksem öleyim

Ustasının yurdu denizin dibi
Denizin dibinde yüzer sahibi
Denizlerin sınırı yok yer gibi
Orda ne gurbetim ne de sılayım

Emekçiyim kollarımı bağlardan
Keder bize miras kaldı çağlardan
Korunmak zorlaştı kara ağlardan
Avlansam da avcıları bileyim

Yağmaladın gönül hudutlarımı
Baskın yedim orduları yatırdım
Yükledim göçümü arabatlara
Tay dağının doruğuna yetirdim

Yorgun orduların mağrur prensi
Son kurada yakaladım ilk şansı
Dağlarda kurtlarla girdiğim dansı
Yaralandım yaraladım bitirdim

Yeminlerin deryaları başına
Lokma oldum yunusların dişine
Ömür ısmarladım anka kuşuna
Bak hele başıma neler getirdin

Ortasında kaldım kor alevleri
Damlası deprem yaratır lavları
Korkunç vuruşmalarında devleri
Ne yazık ki Emekçi'yi yitirdik

Git işine tabip boşa eğleşme
Bu bendeki kurşun yarası değil
Gül yüzlü cananı çağırın gelsin
Senin ilaçların çaresi değil

Suda gezsem belli olur izlerim
Gören göze aşikardır sözlerim
Daha ne durursun ağla gözlerim
Ağlamak herkesin töresi değil

Hal bilmeze yollarımı bağlatma
Dil sürüp de leblerimi dağlatma
Sabır bitti Emekçi'yi eğletme
Şimdi naz yapmanın sırası değil

Zaradan Karadenize
Sancı var Kızılırmakta
Bu sancı müjdedir bize
Sancılar Kızılırmakta

Kızılırmak bucak bucak
Köpürüyor kucak kucak
Mutlu günler doğuracak
Sancılar Kızılırmakta

Günbegün bendini aşıyor
Hedefe doğru koşuyor
Acı çektikçe coşuyor
Sancı var Kızılırmakta

Emekçiyim sazım ırmağa
Yüreğimde közüm ırmağa
Kızılırmak bizim ırmak
Sancı var Kızılırmakta

Kimse Beni Anlamıyor
Ben Derdimi Kime Yanam
Akbabalar Dört Dönüyor
Ben Derdimi Kime Yanam

Seviyorlar Beni Seyri
Sanki Benim Dünyam Ayrı
Dostum Yok Güneşten Gayri
Ben Derdimi Kime Yanam

Emekçi Bin Yıllık Ahlar
Aforoz Etmiş İlahlar
Dostum Düşmanım Silahlar
Ben Derdimi Kime Yanam

Denizleri yuttu dağları aştı
Ayrılık büyüdü hasret büyüdü
Acısı dünyadan Merih'e taştı
Ayrılık büyüdü hasret büyüdü

Hudutlara omuz verdi yaslandı
Kirpiklerden elek elek ıslandı
Gram gram ömür yedi beslendi
Ayrılık büyüdü hasret büyüdü

Yüreklerden hasret sütü sağıldı
Hıçkırıklar düğüm düğüm boğuldu
Ucun ucun kıta kıta dağıldı
Ayrılık büyüdü hasret büyüdü

Emekçi'yim yollar seçilir oldu
Ruhumuzdan nefes biçilir oldu
Dünya günden güne küçülür oldu
Ayrılık büyüdü hasret büyüdü

Martinik burası meriç mezrası
Uzanmış yatıyor Ali Haydar`ım
Köyün önü olmuş bir kan deryası
Kan içinde yatar Ali Haydar`ım

Uzun ince boyu kıvırcık saçı
Halkını sevmekti onun tek suçu
Ali Haydar ölmez ağlama bacı
Milyon milyon doğar Ali Haydar`ım

Korkusu yok idi patron ağadan
Ağalara korku saldı dağlardan
O bir tohum idi düştü topraktan
Filiz filiz büyür Ali Haydar`ım

Haykırır sesiyle halkının sesi
Halk sevgisi dolu göğüs kafesi
Karanlıkta halkın bir meşalesi
Pırıl pırıl yanar Ali Haydar`ım

Ceryana zincire boyun eğmedik
Direndik direndik işkencelerde
Halk uğruna bundan daha evveli
Ölenleri andık işkencelerde

Kimimiz yaralı kimimiz öldük
Kimimiz bilinmez yere gömüldük
Kimimiz faşizme zevke sunulduk
Kucaklara konduk işkencelerde

Kimimiz zindana kimimiz dara
Yürüdük yürüdük hep iktidara
Kızıl ışık serptik karanlıklara
Alev alev yandık işkencelerde

Emekçi'yim gündüz geceden öte
Şafakla kavuşur halk hürriyete
Halka onur, korku verdik devlete
Yenilmedik yendik işkencelerde

Kimse bana selam vermez
Sendeki huy bende olsa
Tabip bile yaram sarmaz
Sendeki huy bende olsa

Toplumun içine çıkmam
Kimsenin yüzüne bakmam
Zehir zıkkım olur lokmam
Sendeki huy bende olsa

Başımı alır giderim
Ya da intihar ederim
Kendimi kurban adarım
Sendeki huy bende olsa

Kimi der hayasız arsız
Kimi der mayasız ursuz
Kimi der şerefsiz hırsız
Sendeki huy bende olsa

Kimse inanmaz sözüme
Kurşun atarlar izime
Gören tükürür yüzüme
Sendeki huy bende olsa

Ozan Emaneti der ki
Öyle kötü huyun var ki
İçimden çıkmaz bir korku
Sendeki huy bende olsa

Gel güzelim senle kozu bölüşek
Ben bulanan suyun başı değilim
Ya ayrılak ya da geri birleşek
Ben kimsenin kuyruk peşi değilim

Bir zaman aşıktın sevmez mi oldun
Bunca yıldan sonra hoyrat mı buldun
Üşüdün mü benden sarardın soldun
Ben sam yeli zemher kışı değilim

Doğruyu söyledim eğriye çektin
Azdırdın yüzünü bağrımı söktün
Yanıma gelmedin geriden baktın
Ben düşmanım sanki eşi değilim

Soyuma söz ettin haddini aştın
Öyle nazik yerden yaramı deştin
Büyüklendin gurur peşine düştün
Ben cahile uyar kişi değilim

Emaneti der ki gel etme bana
Artık gına geldi bu tatlı cana
Gayrı tahammülüm kalmadı sana
Ben insanım sabır taşı değilim

Rüya alemine daldım uykuyla
Ben gerçeği gördüm deli dediler
Allah'tan bir ayet inmiş vahiyle
Hak Muhammet hakk'ın kulu dediler

Bir kapıdan girdim pirler oturmuş
Oniki İmam da hizmet yetirmiş
Sanki yüzlerini nura batırmış
İşte Şah-ı Merdan Ali dediler

Cemalini gördüm kırklar yolunda
Abası sırtında asa elinde
Yunus'u sağında Tapduk solunda
Hünkar Hacı Bektaş Veli dediler

İmam Hüseyin'i göremez her can
Kerbela'da kana bulanmış bican
İki ağaç gördüm bir yağlı urgan
O da Pir Sultan'ın hali dediler

Mevlana'yı gördüm şehr-i Konya'da
Bir can tazelendi arık bünyede
Özgürce yaşarım yalan dünyada
O yol Atatürk'ün yolu dediler

Emaneti der ki uyandım düşten
Olanı biteni anlattım baştan
Bir dolu içmeden geçti iş işten
Aktı erenlerin seli dediler

Ozanın tarifi olmaz mı kardaş
Derya deniz gibi coşar ozanlar
Marifeti varken durur mu yoldaş
Özgürlüğe doğru koşar ozanlar

Gelenek görenek bağlamaz onu
Eğer karanlıksa menzilin sonu
Hakça değil ise adalet donu
Engeli tabuyu aşar ozanlar

Dinsiz dinli diye kimse ayırmaz
Yoksul düşkün varken zengin doyurmaz
Evrenseldir sınır bayo kayırmaz
İmdadın carına düşer ozanlar

Gerçeği gördükçe yazar tezini
Eseriyle belli eder izini
Çağa göre ayar eder hızını
Uygarlık rayını döşer ozanlar

Üstadından feyiz alır el alır
Baki kalmaz mürşit olur kul kalır
Eğriyi doğruyu yaşarsa bilir
Bazen olur beşer şaşar ozanlar

Pir Sultan asıldı arşa dayandı
Mansur'la Nesimî kana boyandı
Tapduk ile Yunus Hakk'a yandı
Ölseler de ismen yaşar ozanlar

Türküyü destanı temalı yazar
Güzele çirkine beyitler dizer
Lebdeğmez atışır muamma çözer
Sevgiyle dolmuştur taşar ozanlar

Saz ile söz ile yurdunu gezer
Haramı hileyi gönülden süzer
Mızrabın gücüyle oyunlar bozar
Kirli çıkıları deşer ozanlar

Emaneti der ki ben böyle gördüm
İnanmadım ehl-i kâmilden sordum
Ozanlığın gerçek sırrına vardım
Hak için kazanda pişer ozanlar

Beni sev diyorsun nasıl seveyim
Gönlümü hoş eden nazın kalmamış
Nasıl methedeyim nasıl öveyim
İlahi kaşların gözün kalmamış

Ben seni görünce aklım dururdu
Çatlardı dudağım dilim kururdu
Güzelliğin bana ilham verirdi
Mestane gözlerin yüzün kalmamış

Kıskanırdım seni seyrana çıksan
Kurşun atar idim birine baksan
Yüreğim yanardı boynunu büksen
Çileme katlanır özün kalmamış

Saçların ağarmış yansır cemale
Yaşın belli eder ermiş kemale
Zalim felek darbe vurmuş temele
Bükülmüş kametin dizin kalmamış

Emaneti'm der ki genç idik hastık
Un elendi gayrı eleği astık
Sırt sırta dönmüşüz sanarsın küstük
Uzanıp saracak hazın kalmamış

Zorla sevmedim ben seni
Gidiyorsan güle güle
El sallayıp üzme beni
Gidiyorsan güle güle

Hani verdiğin söz hani
Unuttun mu geçen günü
Kimler kandırdı ki seni
Gidiyorsan güle güle

Saçı uzun aklı kısa
Beni böyle koydun yasa
Gerçekten sevmedin ise
Gidiyorsan güle güle

Eğik değil diktir başım
Ela gözlüm hilal kaşım
İyi kötü bulur eşim
Gidiyorsan güle güle

Bakmam yüzündeki yaşa
Çalsan başın taştan taşa
Emaneti yorma boşa
Gidiyorsan güle güle

Veysel Hakk'a erdi cahil anlamaz
Boşuna arayıp sorman Veysel'i
Tellal oldu ama kimse dinlemez
Kulağınla duysan görmen Veysel'i

Onu görmek yetmez Kâmil olmazsan
Sazında sözünde mânâ bulmazsan
Gözleri kör diye kale almazsan
Olur olmaz şeye yorman Veysel'i

Sadık yarim diye toprağı seçmiş
Kazma ile ekmiş orakla biçmiş
Bahçe bağda aşlak sarmış dip açmış
Sakın köylü diye yermen Veysel'i

Nice güzellere bağlanmış kalmış
Arı gibi çiçek dermiş bal salmış
Uzun ince yolda gaflete dalmış
Düz iken yokuşa sürmen Veysel'i

İçindeki aşkı yare yazdırmış
Hislerini beyit beyit dizdirmiş
Küçük Veysel, Ahmet köy kent gezdirmiş
Bırakın açılsın dürmen Veysel'i

Pir Sultan Abdal'ın izin sürmüş
Yunus'ta Tapduk'ta kendini görmüş
Âgâhî, Kemter'in sırrına varmış
Onlardan aşağı görmen Veysel'i

Onu Yüzbaş'oğlu Mihmanî'den sor
Ali İzzet ile Devranî'den sor
Aziz Üstün'den sor Aziyet'ten sor
Bunlar yol dostuydu kırman Veysel'i

Onu Hüseyin'e Kul Sabri'ye sor
İstersen İzzet'e Hasgül'e de sor
Emlek Yöresini bilenlere sor
Dağa taşa sorun durman Veysel'i

Adım adım gezmiş vatanı yurdu
Kardeş kılmış Sünnî Alevî Kürd'ü
Birlik dirlik için çırpındı durdu
Sevgiye mal edin harman Veysel'i

Bayrağı toprağı genel hak görmüş
Atasına minnet duymuş iz sürmüş
Bölücü bağnazı taşlamış yermiş
Derde deva edin derman Veysel'i

Emaneti der ki iyi tanırım
Filozof tabiri yetmez sanırım
Çağın ozanıydı benim onurum
Ümmi cihan gelse vermen Veysel'i

Yayla güzelini gördüm bezeli
Bir melek misali döner yayladan
Siyah saçlar ak topuğa uzalı
Doğar güneş gibi yanar yayladan

Şu yayla yanıklara su verirmiş
Şu yayla ah şu yayla

Güzel Leyla gibi dağları bekler
Aşıklara dert üstüne dert ekler
Yaz mevsimi geçer göçünü yükler
Bu dağlar maralı iner yayladan

Şu yayla yanıklara su verirmiş
Şu yayla ah şu yayla

Güzellerde benlik hiç eksik olmaz
Gençliğine kurulursun sevdiğim
Geçer bu güzellik sana da kalmaz
Hayatına darılırsın sevdiğim

Bu gelen günlerin bazısı kıştır
Zevk ile sefası hayaldir düştür
Hayat yaylasının yolu yokuştur
Yürüdükçe yorulursun sevdiğim

Arar her çiçekte bal bulamazsın
Uçar da konacak dal bulamazsın
Derlemek istesen gül bulamazsın
Bir dikene sarılırsın sevdiğim

Aşık Efkari'ye sen olma asi
Beni söyletiyor aşkın hülyası
Sende olsa bu aşkımın zerresi
Benim gibi kırılırsın sevdiğim

Neler ettin bana neler işledin
Seni güller gibi gülesi seni
Yeni baştan cevretmeye başladın
Seni ettiğini bulası seni

Sen beni aşk ile ateşe yaktın
Akıbet onulmaz derde bıraktın
Buseler vaadettin beni aldattın
Seni bir benimle kalası seni

Hey yarenler beni yakar bu sevda
Ateş midir alev midir köz müdür
Her daim gönlümün kış mevsimidir
Eyyam mıdır bahar mıdır yaz mıdır

Sağ olmuyor sinemdeki bu yare
Son nefeste desem verse su yare
Bu derdimi n'olur saysam o yare
Seksen midir doksan mıdır yüz müdür

Efkari'yim yari buldum sanırım
O yar sanır ikrarımdan dönerim
Sevdiğimde üç nişana yanarım
Eda mıdır cilve midir naz mıdır

Görünüşte azım tartıda ağır
Dışardan sıkletim artıramadım
Hep bana rastladı kulaktan sağır
Sözüm duyan ile oturamadım

Nereye gitsem rastlarım bir yetime
Gören hayrettedir bu adetime
Sofu bir yük yüklemişti sırtıma
Attım yarı yolda götüremedim

Efkari'ye aşk-ı niyaz verdiler
Bir can bir canan bir saz verdiler
Aşkın iğnesiyle bir bez verdiler
Diktim otuz yıldır bitiremedim

Güzeller toplandı geldi bahçeye
Benim sevdiceğim yine gelmedi
İsmini değişmem yüz bir akçeye
Ateş aldı tatlı cana gelmedi

Erenler bezminde bir cam doldurdu
Beni aşkın deryasına saldırdı
Ne ağlattı ne gönlümü güldürdü
Beni koydu yana yana gelmedi

Aşık Efkari'yem tanırım yari
Güzeller içinde yoktur ayarı
Benim için hayatımdır değeri
Bade verdi kana kana gelmedi

Dünyada faninin ne telaşı var
Uymuştur feleğe varı düşünür
Kimisin gam çeker kimin kan ağlar
Kimin ticaretle karı düşünür

Mevla bir adama verse acılar
Mucizatı görüp hem de tacipler
Server'i ziyaret kılar hacılar
Onlar da ahiret narı düşünür

Umut ile sıtkın kesme mevladan
Ol gani kurtarır her bir beladan
Ben Efkari elim çektim dünyadan
Gönül gece gündüz yari düşünür

Yüce dağlar yeşil yarlar senindir
Davarı yaylaya sür çoban kardeş
Buzlu sular gök pınarlar senindir
Şu yanık kavala vur çoban kardeş

Sesini ağaçlar taşlar elesin
Sunalar saç gibi bele dolasın
Koyun baş kaldırsın kuzu melesin
Erisin kuzeyde kar çoban kardeş

Aşık hayranınız her daim sizin
Vefasız canandan koparsa izin
Başıboş gönlünü düşünmeksizin
Güttüğü sürüye kor çoban kardeş

Efkari der çoban mesleğin metin
Hoşuma gidiyor işin adetin
Eğer aşıklara varsa hizmetin
Keçeni altına ser çoban kardeş

Alem yad ellerde seyreyler bizi
Ayan olsa derdim yara bu gece
Bir name göndersem yarin eline
Okusa o bahtı kara bu gece

Bize gamlı geçen o kara günler
Çıktı asumana dayadı ünler
Yüreği gamlıdır kalbi mahzımlar
Gelip hatırımı sora bu gece

Zehir olsa doldur içeyim saki
Belki defederim eski merakı
Sağdan soldan değdi bana aşk oku
Aman vermez Kul Efkar'a bu gece

Boz bulanık seller gibi
Dağ başında güller gibi
Erişilmez düşler gibi
Sevdalandım sevdalandım

Gündüz müydü gece miydi
İçimdeki çiçek miydi
Aşka doğan güneş miydi
Sevdalandım sevdalandım

Gözler başka kirpik başka
Gülüşleri bir bambaşka
Nasıl düşmez gönül aşka
Sevdalandım sevdalandım

Serin bahar yeli gibi
Sanki ilkyaz günü gibi
Bir güzele deli gibi
Sevdalandım sevdalandım

Dünya dursun kalbim dursun
Sevincimi herkes duysun
Canım benim canım olsun
Sevdalandım sevdalandım

Gözler başka kirpik başka
Gülüşleri bir bambaşka
Nasıl düşmez gönül aşka
Sevdalandım sevdalandım

Boz bulanık nehir gibi akardım
Şimdi enginlendim akamıyorum
Belime tabanca kama takardım
Şimdi bir kayış da sıkamıyorum

Amberler sürerdim saçım tarardım
Kaküllerim bir tarafa kırardım
Elma gibi yanar bıyık burardım
Şimdi aynalara bakamıyorum

Efkari atlıdan geri kalmazdım
İniş yokuş nedir zati bilmezdim
Dağları aşardım hiç yorulmazdım
Şimdi merdiveni çıkamıyorum

Ya rab bu ne ölüm bu nasıl zulüm
Sığmaz yüreklere içler ağlıyor
Çiçeği burnunda giden bu gülüm
Toprağa karışan saçlar ağlıyor

Hiçbir can dayanmaz böyle bir zara
Mahşere kalmıştır bendeki yara
Hey mezarcı kazma vurma toprağa
Sen görmezsin toprak taşlar ağlıyor

Ötme bülbül ötme bağlar yaslıdır
Bugün Ardanuç'ta dağlar yaslıdır
Kalan bir Kerem'dir giden Aslı'dır
Ovalar yaylalar göçler ağlıyor

Efkari sen gamsız kalmazsın birgün
Ortada bur tabut bu nasıl düğün
Her kimin yüzüne baktımsa bugün
Çekilir yürekler içler ağlıyor

Nice yıldır göremedim yüzünü
Yaktın kor eyledin nara sevdiğim
Harap ettin bahar ile yazımı
Koydun bu sinemi dara sevdiğim

Saçların sarıydı dökülmüş gitmiş
Kaşların yay gibi çekilmiş gitmiş
Belin benden beter bükülmüş gitmiş
Neden böyle giydin kara sevdiğim

Gözler harap olmuş yaşın peşinden
Kirpikler dökülmüş kaşın peşinden
Çok dertlere düştüm peşin peşinden
Salmışım cismimi zara sevdiğim

Sen güzeldin fidan gibi boyların
Huri melek gibi temiz huyların
Kaşlar keman kirpiğinde yayların
Cismim olmuş pare pare sevdiğim

Der Dumani böyle imiş yazılar
Seni gördüm kara bağrım sızılar
Ne anneler duysun ne de kuzular
Düşürürler bizi hara sevdiğim

Karanlık gecede parlak yıldızı
Yaradan herşeyin çözeni sensin
Cennet kapısında iki isim var
Bu ismin katibi yazanı sensin

Yedi kat yer ile göğü yarattın
Bunca mahlukatı bunda türettin
Toprak kula verdin mahsul ürettin
Bu iki cihanın düzeni sensin

Denizler yarattın dolup taşmıyor
Yaratıcı sensin kimse şaşmıyor
Çayıra ovaya düze düşmüyor
Dağların altından süzeni sensin

Haşa senden başka yoktur hüdalar
Size tebessümler size edalar
Minareden gelir türlü sedalar
O Allah denilen ezanı sensin

Niceleri coşup coşup çağladı
Nice kullar deyip de ağladı
Dumani gönlünü sana bağladı
Her kulun kalbinde gezeni sensin

Efkarlanma gönül böyle
Külli şeyin sebebi var
Sen kendini yazıp eğle
Külli şeyin sebebi var

Bu bir sırdır alem bilmez
Giden fırsat geri gelmez
Kulun rızkı eşit olmaz
Külli şeyin sebebi var

Onun azdır bunun çoktur
Kimisinin hiç de yoktur
Onu gözü daha toktur
Külli şeyin sebebi var

Hepsi de hakkın ikrarı
Anlamazsın bu esrarı
Sen gene hak deyip yürü
Külli şeyin sebebi var

Kul Dumani coşup çağlar
Bazen durup bazen ağlar
Birgün kısmet bize uğrar
Külli şeyin sebebi var

Yine tazelendi yürek yarası
Açmasam olmuyor açsam olmuyor
Değil derler dert yanmanın sırası
Kaçmasam olmuyor kaçsam olmuyor

Gidip derdim kimden kime ne diyem
Dünyada kasavet benim hediyem
Efkar edip kendi kendim bu diyem
Biçmesem olmuyor biçsem olmuyor

Bilmem derdim desem hangi hekime
Hangi kapı çalıp gideyim kime
Bir yardımcı yoktur benim yüküme
Geçmesem olmuyor geçsem olmuyor

Bu benim halime gören şaşıyor
Ümit bağlarıma gazel düşüyor
Hangi kaba döktü isem taşıyor
Saçmasam olmuyor saçsam olmuyor

Değil Kul Dumani herşeyden emin
Sadece ümidi rabbil alemin
Nasıl diyem ben günahkar ademim
Uçmasam olmuyor uçsam olmuyor

Ben neyleyim kader seni
Birgün yüzüm gülmez oldu
Yiyip içen çekip gitti
Kimse geri gelmez oldu

Boşa gitti her dramım
Bomboş kaldı evim damım
Kime döksem derd ü gamım
Kimse halim bilmez oldu

Dönmez oldu kader çarkı
Uğraştım bulmadım farkı
Boşa gezdirdim gam yükü
Sattım kimse almaz oldu

Bu sineme düştü ateş
Öz derdime yanar herkes
Evlat kavim kardeş
Gözyaşımı silmez oldu

Dumani der çar köşeden
Kurtulmadım endişeden
Herkes almış bir neşeden
Baktım bana kalmaz oldu

Haftalar ve aylar dolanıp gider
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz
Kullar tövbe nerde isyan ediyor
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz

Küçük büyüğüne boynunu bükmez
Kime selam versen bir yana bakmaz
Kimi ezan duyar yerinden kalkmaz
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz

Kimse büyüğüne inanmaz oldu
Kötü iş yapanlar kınanmaz oldu
Camide nasihat dinlenmez oldu
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz

Zamane azmıştır aman ne acı
Büyüğün küçüğe yetmiyor gücü
Hep ev halkı birbirinden davacı
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz

Söyler Kul Dumani kimse anlamaz
Kimi temelinden olmuş beynamaz
Zorla kıldırırsın evlada namaz
Ömrümüz bitiyor ne hayaldeyiz

Bir mezarcı gördüm mezar başında
Gider ağır ağır hüzün içinde
Dedim ki yaşı kaç yetmiş yaşında
Gider ağır ağır hüzün içinde

Terkedip dünyadan almış payını
Terkeylemiş daha görmez köyünü
Ölüm komaz ağasını beyini
Gider ağır ağır hüzün içinde

Birkaç kişi gördüm gözleri yaşlı
Her birisi birbirinden telaşlı
Ne taze gelin kor ne kalem kaşlı
Gider ağır ağır hüzün içinde

Biri gelip çatar geçmeden çağlar
Dayanmaz ölüme en yüce dağlar
Baksana bir çocuk doğmadan ağlar
Gider ağır ağır hüzün içinde

Ya Dumani işte böyledir ölüm
Senin de ahrete dönmüştür ölüm
Seninle başbaşa kalır ecelin
Gider ağır ağır hüzün içinde

Öyle ülken vardır mevla
Dört mevsimi yaz gibidir
Biz yaşarız dağbaşında
Tipi boran toz gibidir

Bu gam yükü taşınmıyor
Böyle hayat yaşanmıyor
Bir sırtımız ısınmıyor
Ağustosu güz gibidir

Kuşlar öter yaz gelince
Arı çiçeği bulunca
Yaz gidip de güz gelince
Her tarafı buz gibidir

Ahı yoktur amanının
Neyi kalmış zamanının
Bu zavallı Dumani'nin
Kara bağrı köz gibidir

Sabah eyyamında seher vaktinde
Bir çeşme başından yosmam geliyor
Beni görmek mi var yoksa ahtında
Varıp da yolunu kesmem geliyor

Bir ateştir serde kalbe yüreğe
Ayrılıp da gidemedim ırağa
Saç bağı saçlara küpe kulağa
Güzeli durdurup asmam geliyor

Koymuş gül gerdana nazik elini
Kıvrım kıvrım kıvırıyor belini
Alıp götürmeye saçın telini
Seher yeli olup esmem geliyor

Dumani'yim ben kendimi yormadım
Yazık oldu vuslatıma ermedim
Çok zamandır gül yüzün görmedim
Ağlayıp içimden susmam geliyor

Sabahleyin bir ceylana rastladım
Çevirmiş yaylaya yolların ceylan
Bilmem ceylan avcıya mı rastlamış
Şafaklıyor sağın solların ceylan

Düşmüş erken erken yolun üstüne
Almış bohçasını kolun üstüne
Bir elini koymuş belin üstüne
Sallanma kırılır bellerin ceylan

Sarmış boğazına allı yaşmağı
Ben adım atınca ister koşmayı
O gittikçe ben arzettim coşmayı
Her zaman böyle mi hallerin ceylan

Der Dumani çarptın beni cin gibi
Sen şirinsin can içine can gibi
Hiçbir güzel görmemiştim sen gibi
Bari yastık eyle kolların ceylan

Uslan be divane gönül
Gideceğin yer bellidir
Başka bir yol ne ararsın
İki ile bir bellidir

Eğri yolu gözler isen
Yarın orda sızlar isen
Ne kadarcık gizler isen
Her birşeyde sır bellidir

Nere geldik gele gele
Sonumuz ne olur hele
Boyanma başka renklere
Haktan gelen nur bellidir

İster giyin kuşan salın
İster olsun ayak yalın
Görmesin dünyanın halin
İster ama kör bellidir

Nider Kul Dumani nider
Yarın herşey koyup gider
Yüzünden ifade eder
Uslu temiz hor bellidir

Ömrüm hitam bulup dosta gidende
Fuzuli yaş döküp el ağlamasın
Ruhum uçup gider ne kalır tende
Dudak ağlamasın dil ağlamasın

Bir vakit geldi mi kalmaz hiçbir kul
Ne bahçe şad olmuş inan ne sümbül
Boşa figan eder biçare bülbül
Bülbül ağlamasın gül ağlamasın

Dostun çağrısına hürmet edilir
Saygın varsa dost şerbeti tadılır
Dost çağrısı dost yoluna gidilir
Teneşir yaş döküp sal ağlamasın

Ruhum bedenime elveda derse
Kabirde melekler sual ederse
Eğer ruhum dost bağına giderse
Ayak ağlamasın yol ağlamasın

Gidecek Dumani dostun yoluna
Çifte melekleri sağı soluna
Yaradan zulmetmez kendi kuluna
Mezarım başında kul ağlamasın

Ceviz kadar bir beyinin içinde
Milyarların üzerinde bandı var
Ömür boyu yaptığını hatırla
O beyninin kubbesinde kendi var

Geç kendi karşına kendini seyret
Gözün gördü ise edersin hayret
Kalbine bakarsan yumruk kadar et
Sayısı sayılmaz nice bendi var

Deryami kendini kendine sormuş
İleri gitmemiş orada durmuş
Bu kadar aleti deriye sarmış
Ne dikişi belli ne kemendi var

Nefsim ile eğer cenge girersem
Kırar hücumunu post ederim ben
Bir mürşit bağından güller derersem
Yari yarenine dost ederim ben

Her olur olmazın peşine gitmem
Bana çatmayana ebedi çatmam
Şehveti ilhamdan asla üst tutmam
Daima çalışıp ast ederim ben

Melek-ül mevt tutmuş derler peşini
Takip etmek gerek altı beşini
Ümit bahçesinde ümit kuşunu
Az göz iliştirsem dest ederim ben

Deryami'yem bu yaramı saramam
Mürşitsiz bir yere asla varamam
Büyüğüm büyüktür göğüs geremem
Tanır ona karşı pest ederim ben

Her sarıya altın diye sarıldım
İnceledim kaplamadan ibaret
Alim dedim arkasından yoruldum
Varı yoğu diplomadan ibaret

Şansı yaver gitmiş uzanmış kolu
İnsanı kandırır yordamı yolu
Zannettim sırtında dağarcık dolu
Ordan burdan toplamadan ibaret

Nerde ne bulursa onu kapıyor
İpliğini az çektin mi kopuyor
Seyrettim sahnede oyun yapıyor
Deryami der hoplamadan ibaret

Kayıbı bulmaya kız kaçırmaya
Kuranda yok böyle ayet hey hoca
Ahlak için hak göndermiş dünyaya
Nerden çıktı bu rivayet hey hoca

Çiçeklerin sırlarını bilsene
Çaresiz dertlere derman olsana
Yeraltında hazineyi bulsana
Kerametin varsa şayet hey hoca

Deryami der hak Kurana sahiptir
Batıl itikadın sonu kayıptır
Bu mübarek dine karşı ayıptır
Kimden aldın salahiyet hey hoca

Hele gelin bana sorun
Eli bıraktım giderim
Gönül bahçesinde açan
Gülü bıraktım giderim

Yar görür mü hayalinde
Beni bu dertli halimde
Sevdiğimin cemalinde
Halı bıraktım giderim

Bozdum bahçemi bağımı
Seyret Arsiyan dağını
Ana baba ocağını
Dolu bıraktım giderim

Deryami bin aşkın atı
Çoktur bu aşkın sürati
Kazandığım saltanatı
Malı bıraktım giderim

Geçen günün için beni sormuştun
Ay bacayı geldi geçti arama
Gençliğimin baharını çalmıştın
Bülbül yuvasından uçtu arama

Çiçekli dağları duman bürümüş
Hayat kuşu son yuvaya yürümüş
Muhabbet bağının gülü kurumuş
Çimenleri kader biçti arama

Deryami der sanma seni unumttum
İhtiyar yaşımda bana umuttun
Otuz beş yıl evel bir ceylan tuttum
Kafesini kırda kaçtı arama

Göre göre kara taşa
Lal ü cevherdir dediler
Kürek çektirdiler boşa
Eski eserdir dediler

Altı katran üstü boya
Hep içtiler doya doya
Lağımdaki akan suya
Ab-ı Kevserdir dediler

Kendi yaptı kendi yuttu
Arada bizi uyuttu
Elimi dilimi tuttu
Ye iç dolan hür dediler

Dinlediniz ne diyorum
Biraz rahat ediyorum
Ağır ağır gidiyorum
Neden bana vur dediler

Deryami der bizim öre
Öyle değil idi töre
Gözlerimiz göre göre
Karanlığa dur dediler

Çok okumuş cahillere rastladım
Göze kirpik kirpiğe kaş dediler
Onlar ile gidemedim bir adım
Başa ayak ayağa baş dediler

İlim sahasında yarışlara bak
Bala zehir katan barışlara bak
Şu adamlardaki görüşlere bak
Taşa odun oduna taş dediler

Birkaç yılan hakim olmuş dünyaya
Zehir atıyorlar yıldıza aya
Yanıp kavrulursun girme araya
Savaşa sulh sulha savaş dediler

Alem aya gitti gelin yatmayın
Allah izan vermiş inat etmeyin
Deryami der hep geriye gitmeyin
Önce yavaş sonra savaş dediler

Dururken bahçede üç beş arkadaş
Etrafımı sardı dal çiçeklerim
İsra-yi alemde oturur iken
Yeşil kırmızılı gül çiçeklerim

Bir poyraz geliyor Ağrı Dağında
Felek pençesinde gönül ağında
Iğdır ilçesinde halkın bağında
Bülbülle konuşur dil çiçeklerim

Ne güzel alemdir ne güzel haldir
Birisi şekerdir birisi baldır
Kimisin beyazdır kimisin aldır
Hoş gelir neşeler hal çiçeklerim

Deryami der yetirene fedayım
Bu hayata getirene fedayım
Bir çiçekten bitirene fedayım
Gösterir matluba yol çiçeklerim

Ayırmamış birbirinden birini
Kainatın saçlarını taramış
Koca Yunus bilir onun sırrını
Kendisini kendisinde aramış

Aşkın en bulanık çayına girmiş
Hiç de çekinmemiş boyuna girmiş
Pamuğu atarken yayına girmiş
Ondan sonra yorganını sıramış

Bahçıvanı görmüş bağı gizletmiş
Orda olan varı yoğu gizletmiş
Mağaraya vurmuş ağı gizletmiş
Saniyede kapısını ör demiş

Deryami şaşa gel böyle demekten
Neler yapmış dut yaprağı yemekten
Rengi beyaz koza örmüş ipekten
İçinde gizlenmiş ayak diremiş

Bana yaramayan yaramazlara
Ben kendimi yaktığıma acırım
Çok değer verirdim o kurnazlara
Yüzlerine baktığıma acırım

Akıllılar delileri seçtiler
Düşünmeden köprüleri geçtiler
Biliyorum bizi nasıl içtiler
Pınar olup aktığıma acırım

İsmini yazarken adını bozdum
Teline vurmadan udunu bozdum
Hayatın en güzel tadını bozdum
Hala limon sıktığıma acırım

Küçük balık büyüğünü yutmazdı
Yutsa bile boğazından gitmezdi
Ateş tarlasında ekin bitmezdi
Ben aklımı taktığıma acırım

Hey Aşık Deryami neyine kandın
Boşuna inandın boşuna yandın
Ömür boyu koca dağa tırmandın
Tepesine çıktığıma acırım

Yeter bu sitemler hayatım mahvı
Böyle nükte naza can dayanır mı
Kul olup şahımdan beklerim affı
Dokunaklı söze can dayanır mı

Arzıhal yolladım imzala diye
Gülüp al yanağın gamzele diye
Uyumadım gece yar gele diye
Uğramadın bize can dayanır mı

Küsme dilber kadaların alayım
Layıksa ben sana kurban olayım
Belki seni bir tenhada bulayım
Konuşsak yüzyüze can dayanır mı

Malum ya arada ahd ü peyman var
Kanat açsam etrafımda duran var
Hasret kavuşmağa hayli zaman var
İfşa etsem size can dayanır mı

Ben de yeni bildim aşka duçarsın
Harami kirpikle okiar saçarsın
Hasmını öldürüp kanlar içersin
Öyle katil göze can dayanır mı

Derdimend der yari elden aldılar
Tutup beni taştan taşa çaldılar
Ciğerimi bölük bölük böldüler
Doğradılar köze can dayanır mı

Tesadüfen güzellere
Baktım ki halleri bir hoş
Hemen şive naz ederler
Şirindir dilleri bir hoş

Teşkilat Rişvan siması
Giyinmişler Halep hası
Bütün Acem dokuması
Sarılmış şalları bir hoş

Seherinen uyanmışlar
Dilberler suya inmişler
Hep al yeşil giyinmişler
Parlıyor telleri bir hoş

Masivayı mest eyleyen
Güler görende ağlayan
Fidan boyları da dalyan
İncedir belleri bir hoş

Bülbüller güle aşıktır
Har da ona yanaşıktır
Korkarım ki dolaşıktır
Şeriat yolları bir hoş

Derdimend'im hayran oldum
Mest olup hayrette kaldım
Beylerinden haber aldım
Aşreti illeri bir hoş

Öyle bir sitemkar amirdir gönül
Daima hasmını fethetmek ister
Gafil olmuş ahvalini bilmiyor
Her yerde şahsını medhetmek ister

Bilmem bu zamanı neye benzetir
Vefasız maniye mekan düzetir
Bakmaz enginine Kafi gözetir
Basıp Erciyes'i mahvetmek ister

Kahırlı çileler çekti çok ala
Kırıktır kanadı kalkmıyor hala
Saltanata baksan ayni ukala
Şah olup alemi zaptetmek ister

Bir dem hacaletle düşünür ağlar
Bir dem de kendini teselli eyler
Bir dem dehri gibi kelamlar söyler
Alemi kendine mestetmek ister

Bir dem boyun eğer mahzunca durur
Bir dem de ah deyip göğsüne vurur
Umum meşgulünü sere hoş görür
Alayı ednayı dostetmek ister

Bilmem gamhan'olur bilmem ki niye
Bazan da dolanır ah diye diye
Ariftir meydanın vermez aduya
Vardır adaleti hıfzetmek ister

Gene bir şahindir asla yorulmaz
Gahi dem bulanık akar durulmaz
Var ümidin hakikatten ayrılmaz
Pire kavuşmağa cehtetmek ister

Aşk ehlinin berr ü bali acilsin
Lisanında olan gevher saçılsın
Derdimend'e yoldaş olan seçilsin
Kırığı çomruğu postetmek ister

İnsaf eyle kanlı zalim
Gönlümü üzdüğün yeter
Yar değil de ağyarınan
Dolanıp gezdiğin yeter

Yenice bildim fendini
Saldın adu kemendini
Yar beyaz göğsün bendini
Yad ele çözdüğün yeter

Hayli dolaştım peşine
Aklım ermedi işine
Al bala salıp başına
Zülfünü düzdüğün yeter

Açtın sağalmaz yareyi
Lokman bulamaz çareyi
Ak üzre yanlış kareyi
Bilmeyip yazdığın yeter

Derdimend'im leyl ü nehar
Feryat eylerim her seher
Turnalarla tutup katar
Kanadın süzdüğün yeter

Gönül ırak eyle kalbini gamdan
Garipsin halinden anlayan olmaz
Vardığın mecliste lal ü sükut ol
Söylesen cevabın dinleyen olmaz

Alemde derdine bulunmaz çare
Ne sebepten yarsın beyhude nare
Bezirgan olup da gayri diyare
Çeksen katarını eğleyen olmaz

Başına geleni bil ki Mevla'dan
Saklasın cümleyi cümle beladan
Bağrın yere verip çağlayıp giden
Su olsan bendini bağlayan olmaz

Daima bu mihnet kalır mı böyle
Kalpler her dem mahzun olur mu böyle
Suyu havası hoş olsan bir yayla
Kurup çadırını yaylayan olmaz

Derdimend'im çok felaket başında
Koymasın kimseyi gönül kışında
Sefil baykuş mezarının başında
Ötse de ah deyip ağlayan olmaz

Emanet etmişsin geldi selamın
Gül yüzlü cananım aleyküm selam
Aldım tazim ile bu beng ü lalım
Ey şah-ı cihanım aleyküm selam

Mürüvvet umarım efendim senden
Uğruna geçmişim can ile tenden
Demişsin gedama selam et benden
Ey şah-ı cihanım aleyküm selam

Boynuma geçmeden aşkın kemendi
Neden ağlatınsın bu Derdimend'i
Dosta selam salmış efendim kendi
Ey şah-ı cihanım aleyküm selam

Diyar diyar dolaşanda
Neler gördüm neler gördüm
Meclislerde eğleşende
Çok münevver beyler gördüm

Bağ ban olsam bağ yetirsem
Manen gölgede otursam
Bülbülle savaşa dursam
Dil beraber söyler gördüm

Gönül efkarlandı heman
Yol aşmıyor doğlar duman
Nice derya nice umman
Nice coşkun çaylar gördüm

Derdimend ayni zamanım
Kesmezem Hak'tan imanım
Pirler piridir Lokman'ım
Yörelerim bağlar gördüm

Cem'an camiye varalım
Ayyuka ersin sadalar
Hulus ile yalvaralım
Hakk'a vasıldır nidalar

On iki ayın serveri
Talim edip din rehberi
Hazret-i Adem'den beri
Iknadır bay ü gedalar

Feryat ile ağlayalım
Saf olup el bağlayalım
Ciddi devam eyleyelim
Ümitliyiz var edalar

Derdimend'e sef mi derler
Tanık olsun gökler yerler
Bugüne biat ederler
Şehitler hep şühedalar

Bilmem neye küstü neden incindi
Ya niçin şansına darıldı gönül
Halbuki hatanın sahibi kendi
Ne sebep hizadan ayrıldı gönül

Gahi rüzgar gibi esip dolaşır
Gahi şahin gibi baza ulaşır
Gahi turnalarla çölde eğleşir
Çırpına çırpına yoruldu gönül

Gahi savran olup çekiyor katar
Gahi tüccar olup kumaşlar satar
Gahi garip mihman hanlarda yatar
Gahi dem gözlere hor oldu gönül

Gahi duçar olur türlü hallere
Gahi derdin ifşa eder ellere
Gahi türap olur iner yollara
Gahi sırça olup kırıldı gönül

Gahi pervanesiz tutuşup yanar
Gahi şimşek gibi havada döner
Gahi bülbül olup dallara konar
Gahi dikenlere sarıldı gönül

Derdimend der hülasasın dinliyor
Çile ıstırabın ancak önlüyor
Ah çekip de derin derin inliyor
Herhal sinesinden vuruldu gönül

Adem ata neden oluptur icat
Bu suale senden cevap isterim
On sekiz bin alem ne ile kuşat
Bu suale senden cevap isterim

Nazar kıl her yana yakın ırak yok
Ne keremdir bir köşede durak yok
Aşikarda temel yoktur direk yok
Bu suale senden cevap isterim

Halk aşina temaşanın mestinde
Hep masiva agahinin kastinde
Ne ile ihyadır neyin üstünde
Bu suale senden cevap isterim

İşler bir acayip canı yakıyor
Neden kuvvet alıp nasıl şakıyor
Kaç melek tutuyor ve ne okuyor
Bu suale senden cevap isterim

Ona nazil olan bil hangi ayet
Kuvvetli pazuya nedir cesaret
Kaç parmak üzere oldu hareket
Bu suale senden cevap isterim

Derdimend'im yok kimseye zararım
Lakin sözü muammalı sorarım
Geçmem hukukumdan hakkım ararım
Bu suale senden cevap isterim

Çekilmez bir derttir nasil yazayim
Yuvasi dagilmis anneler aglar
Kibris soydaslarim gamli gezeyim
Yuvasi dagilmis anneler aglar

Kibris yetimleri perisan olmus
Anne hasretiyle bagrini delmis
Yesil Lefkose'nin gülleri solmus
Yuvasi dagilmis anneler aglar

Yesil Kibris'ta da sehitler yatar
Anneler babalar her gün yas tutar
Türkün askerleri cepheyi bekler
Yuvasi dagilmis anneler aglar

Pis Makaryos papaz zulümün yeter
Türkün aslanlari vur emri bekler
Yine havalandi geliyor jetler
Yuvasi dagilmis anneler aglar

Asik Derdi Derya papaza lanet
Ta ezelden beri boz esek inat
Yeter Lefkosa'da sürdün sefalet
Yuvasi dagilmis anneler aglar

Su dünyaya geldim çekerim çile
Beni gamlar sardi halim perisan
Zalim yar sen beni düsürdün dile
Beni gamlar sardi halim perisan

Atami ayirdin zindana koydun
On bes yil beni gurbete saldin
Gül yüzlü yarimi benden ayirdin
Beni gamlar sardi halim perisan

Derdim az gibi iki hanim verdin
Dokuz bebeklerle üçünü aldin
Arayip dert için beni mi buldun
Beni gamlar sardi halim perisan

Benim derdim derya tefsire gelmez
Lokman Hekim gelse çare bulamaz
Yarem göz göz olmus tedavi olmaz
Beni gamlar sardi halim perisan

Aşık Derdi

Sizlere bir sözüm vardir
Dogru yoldan ayrilmayin
Derdin sonu figan zardir
Dogru yoldan ayrilmayin

Birakin sag ile solu
Sana demesinler deli
Kayip edersin sen yolu
Dogru yoldan ayrilmayin

Sevelim birbirimizi
Biz bakalim isimizi
Dinlemeyin yanlis sözü
Dogru yoldan ayrilmayin

Seni soyan dost oluyor
Yoluna tuzak kuruyor
Kardes kardesi vuruyor
Dogru yoldan ayrilmayin

Derdi Derya budur sözüm
Eyi düsün iki gözüm
Kisa döner senin yazin
Dogru yoldan ayrilmayin

Sizlere bir sözüm vardir
Dogru yoldan ayrilmayin
Derdin sonu figan zardir
Dogru yoldan ayrilmayin

Birakin sag ile solu
Sana demesinler deli
Kayip edersin sen yolu
Dogru yoldan ayrilmayin

Sevelim birbirimizi
Biz bakalim isimizi
Dinlemeyin yanlis sözü
Dogru yoldan ayrilmayin

Seni soyan dost oluyor
Yoluna tuzak kuruyor
Kardes kardesi vuruyor
Dogru yoldan ayrilmayin

Derdi Derya budur sözüm
Eyi düsün iki gözüm
Kisa döner senin yazin
Dogru yoldan ayrilmayin

Siçan gelir baldir küldür
Ben zannettim nalli katir
Ev sahibi balta getir
Öldüm siçanin elinden

Siçan gelir takla makla
Ayni nohut içi bakla
Hanim yemekleri sakla
Öldüm siçanin elinden

Arba ilen urba ilen
Ekmek kaçirir torbayla
Onbes atli hem zorbayla
Eskiyami oldun siçan

Siçan nöbet almis gezer
Kedinin bagrini ezer
Bulgura kenefil düzer
Gerçi oldu küçük siçan

Egrim bügrüm yollari var
Çiplak çiplak dölleri var
Buna benzer dorunu var
Dede olmus küçük siçan

Dün gördüm Halep yolunda
Tek dabançasi elinde
Çift dabançasi belinde
Kervan almis küçük siçan

Derdi Derya nedir çare
Bende açti derin yara
Hemen herkes tuzak kura
Öldüm siçanin elinden

;;